Safiye Yılmazer Uruk
Köşe Yazarı
Safiye Yılmazer Uruk
 

Çok Islıklı Senfoni

Geçtiğimiz hafta 1 Aralık’ta Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nın Şef Eray İNAL önderliğindeki, dinleyicileri büyüleyen senfonisine katılanlar mutlaka bilecektir. Önce ışıklar ayarlanıyor, tüm salon müthiş bir kalabalık halindeyken de son hazırlıkları tamamlanan Doruk VİJDAN öncülüğündeki çello sesi tüm salonu doldurmaya başlıyor… Buraya kadar her şey normal ve program akışında… Pür dikkat dinleyicileri saran ezgiler sürerken ve sonatlar (müzikal literatürde, çalınan parçalar) birbirini kovalarken peki ne oluyor dersiniz? Katılmayanlar için söyleyeyim, ıslık sesleri… Yani klasik dönemden itibaren noktalanmamış bir tartışma olan, tamamen senfoni sonrası mı yoksa parça bitimlerinde mi yapılması doğru olan “alkış” değil; daha çok maçlarda duyduğumuz ıslık sesleri! Çellonun sesini bastırabilen ve ardı kesilmeyecekmiş gibi kulakları çınlatmaya başlayan bu ıslık sesleriyse yalnızca beni şaşırtmadı elbette… Sizce biz, genel itibariyle toplum olarak, neden böyle sevdiğimiz herhangi bir gösteri karşısında coşkumuzu daha sessiz yaşayamıyoruz hiç düşündünüz mü? Aslında yanıtı basit, biz toplumca tartışmasız sıcak kanlı, bazen de fazla samimi insanlarız; ancak bazen duygularımızı yanlış ortamlarda fazla dışadönük gösteriyoruz sanırım. Peki, bunun neresi kötü ya da neden ıslık sesleri fazla yersiz geldi diye de eleştiri yöneltilebilir. Ancak sıklıkla futbol maçlarına, hipodromlara buna keza; tiyatro, konser ve sinemalara giden biri olarak senfoni esnasında ıslık çığırtkanlığını müsaadenizle artık fazla buluyorum. Ne bileyim bana göre ıslık, futbol maçlarında kulağa daha hoş gelebiliyor ya da bir konserde daha yerli gelebiliyor ama senfonide de ıslık çalınması, eh biraz yersiz kaçabiliyor! Çok coşku dolu insanlarız evet, kabul; ancak haklarımızın da bir diğerinin hakkının başladığı noktada bittiğini unutmasak keşke! Orada, tüm müziğin büyüsünde, ruhumuzu dinlendirmeye niyetlenmişken dinleyenleri yerinden sıçratan ıslıklar da ne demek oluyor? Yerine göre giyinmek nasıl bir yazısız toplum kuralıysa, yerine göre davranmak da aynı şekilde zorunluluk addetmeli! Sinemada arkanızda oturan birinin sesli sesli elma yemiş olması nasıl rahatsız ediciyse, sessizce dinlenmesini beklediğimiz senfonilerde de ıslık çalınmamalı!Aynı zamanda bunun, esas itibariyle bir görgü kuralı olduğu da kesinlikle unutulmamalı! Müzisyenlerin dikkatlerini dağıtacak herhangi bir davranış, Batı’da özellikle klasik müzik dinletilerinde keskin çizgilerle belirtilmiş bir görgü kuralıyken neden bizim kendi toplumumuzda, bahsi geçen davranışlar görgü kuralları dışında tutulsun? Gereksiz ve uzun sesli ıslıkların dışında, günümüzde artık vücudumuzun ayrılmaz bir parçasıymış gibi yanımızdan ayıramadığımız, cep telefonlarıyla yapılan dikkat dağılımlarından bahsetmedim bile! Islıklar birbirini takip ederken cep telefonları da sadık görevlerini (!) yerine getiriyordu elbette… Tüm bu ele aldıklarım en başta solist olmak üzere, benim gibi düşünen pek çok dinleyiciyi de fazlasıyla şaşırtmış oldu. Demem o ki senfoni büyüleyici bir tattaydı; ah bir de şu ıslıklar ve telefonlar dahil olmasa…
Ekleme Tarihi: 06 Aralık 2023 - Çarşamba
Safiye Yılmazer Uruk

Çok Islıklı Senfoni

Geçtiğimiz hafta 1 Aralık’ta Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nın Şef Eray İNAL önderliğindeki, dinleyicileri büyüleyen senfonisine katılanlar mutlaka bilecektir. Önce ışıklar ayarlanıyor, tüm salon müthiş bir kalabalık halindeyken de son hazırlıkları tamamlanan Doruk VİJDAN öncülüğündeki çello sesi tüm salonu doldurmaya başlıyor… Buraya kadar her şey normal ve program akışında…

Pür dikkat dinleyicileri saran ezgiler sürerken ve sonatlar (müzikal literatürde, çalınan parçalar) birbirini kovalarken peki ne oluyor dersiniz? Katılmayanlar için söyleyeyim, ıslık sesleri… Yani klasik dönemden itibaren noktalanmamış bir tartışma olan, tamamen senfoni sonrası mı yoksa parça bitimlerinde mi yapılması doğru olan “alkış” değil; daha çok maçlarda duyduğumuz ıslık sesleri!

Çellonun sesini bastırabilen ve ardı kesilmeyecekmiş gibi kulakları çınlatmaya başlayan bu ıslık sesleriyse yalnızca beni şaşırtmadı elbette… Sizce biz, genel itibariyle toplum olarak, neden böyle sevdiğimiz herhangi bir gösteri karşısında coşkumuzu daha sessiz yaşayamıyoruz hiç düşündünüz mü?

Aslında yanıtı basit, biz toplumca tartışmasız sıcak kanlı, bazen de fazla samimi insanlarız; ancak bazen duygularımızı yanlış ortamlarda fazla dışadönük gösteriyoruz sanırım. Peki, bunun neresi kötü ya da neden ıslık sesleri fazla yersiz geldi diye de eleştiri yöneltilebilir. Ancak sıklıkla futbol maçlarına, hipodromlara buna keza; tiyatro, konser ve sinemalara giden biri olarak senfoni esnasında ıslık çığırtkanlığını müsaadenizle artık fazla buluyorum.

Ne bileyim bana göre ıslık, futbol maçlarında kulağa daha hoş gelebiliyor ya da bir konserde daha yerli gelebiliyor ama senfonide de ıslık çalınması, eh biraz yersiz kaçabiliyor! Çok coşku dolu insanlarız evet, kabul; ancak haklarımızın da bir diğerinin hakkının başladığı noktada bittiğini unutmasak keşke! Orada, tüm müziğin büyüsünde, ruhumuzu dinlendirmeye niyetlenmişken dinleyenleri yerinden sıçratan ıslıklar da ne demek oluyor?

Yerine göre giyinmek nasıl bir yazısız toplum kuralıysa, yerine göre davranmak da aynı şekilde zorunluluk addetmeli! Sinemada arkanızda oturan birinin sesli sesli elma yemiş olması nasıl rahatsız ediciyse, sessizce dinlenmesini beklediğimiz senfonilerde de ıslık çalınmamalı!Aynı zamanda bunun, esas itibariyle bir görgü kuralı olduğu da kesinlikle unutulmamalı!

Müzisyenlerin dikkatlerini dağıtacak herhangi bir davranış, Batı’da özellikle klasik müzik dinletilerinde keskin çizgilerle belirtilmiş bir görgü kuralıyken neden bizim kendi toplumumuzda, bahsi geçen davranışlar görgü kuralları dışında tutulsun? Gereksiz ve uzun sesli ıslıkların dışında, günümüzde artık vücudumuzun ayrılmaz bir parçasıymış gibi yanımızdan ayıramadığımız, cep telefonlarıyla yapılan dikkat dağılımlarından bahsetmedim bile! Islıklar birbirini takip ederken cep telefonları da sadık görevlerini (!) yerine getiriyordu elbette…

Tüm bu ele aldıklarım en başta solist olmak üzere, benim gibi düşünen pek çok dinleyiciyi de fazlasıyla şaşırtmış oldu. Demem o ki senfoni büyüleyici bir tattaydı; ah bir de şu ıslıklar ve telefonlar dahil olmasa…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.