Nick The Chopper (Oduncu Nick)
“Ormanın içinde küçük bir kasabada
Oduncu Nick adında bir adam yaşardı
İşi gücü ağaç kesmek ve para kazanmaktı
Ağaçları hiç düşünmeden balta sallardı
Hayatta hiç evlenmemiş, hiç yıkanmamış,
Ve hiç okula gitmemişti Oduncu Nick,
İşi gücü ağaç kesmek ve para kazanmaktı
Hayata da dostlarına da değer vermezdi.”
Değerli okurlarım, bu sözler Barış Manço’nun 1976 yılında yayımladığı Nick The Chopper şarkısının Türkçe karşılığıdır. İlk bakışta bir rock parçası gibi görünüyor olsa da esasında derin bir anlama ve hikâyeye de sahiptir. Şarkı, elinde dev bir baltayla dolaşan ve çevresine korku salan “Nick” isimli bir adamı anlatıyor. Ancak Nick’in asıl hikâyesi o çok korkulan gücünden değil, daha çok korkularıyla ilgilidir.
Bu şarkı, bir korku figürünün temelde ne denli yalnız ve içi boş bir güç gösterisine dönüştüğünü anlatırken, Yaşar Kemal’in İnce Memed romanı da Anadolu’nun en güçlü ağalarından biri olan Abdi Ağa’nın karşısına bir köylü çocuğunu çıkararak benzer bir meseleye ışık tutar.
Biri yirminci yüzyılın ortalarında Çukurova’da geçer, diğeri evrensel bir rock masalıdır. Ancak ikisi de güç, korku ve halkın direnişi üzerinden aynı mesajı verir. Yani gerçek gücün baskıyla değil, yürekte kurulacağını vurgular!
Nick, devasa baltasıyla ormanın içinde dolaşır; hayvanlar ondan kaçar, insanlar onun adını fısıldayarak anar ama bu korku Nick’in gerçek bir güç sahibi olduğunu göstermez. O, sadece korkutmanın, baskı kurmanın ardına saklanan ve bu hegemonya ile güçlenen bir figürdür. Herkesin çok korktuğu o gücünü ise ne kendi aklından ne de diğer insanların kendisine duyduğu sevgiden alır! Aksine o korkutmaktan haz alır ve korkutmayı sevmiştir. Nitekim kendisi daha çok korkuyordur.
Barış Manço, bu hikâyeyle bizlere şunu söyler:
Güç, yalnızca elinde balta tutan kişilerin değil, o baltadan korkmayanın da elindedir!
Bu hikâye, İnce Memed’de ise; “Memed” isimli bir köylü çocuğunun cesaretiyle ete kemiğe bürünür. Okuyanlar hatırlayacaktır; Abdi Ağa, köylülere toprağı dar eden, zulümle ayakta duran biridir. Ancak romanın ortasına doğru onun da korkularının belirginleşmeye başladığı görülür. Özellikle İnce Memed’in dağa çıkışıyla birlikte tüm dengeler de değişmiş olur. Artık yalnızca köylüler değil, Abdi Ağa da korkunun soğuk yüzüyle karşılaşmıştır.
Yaşar Kemal’in satırları diyor ki:
“Zalimlerin en büyük korkusu, korktuklarının cesaretidir!”
Bu cümle, Nick’in geceleri ağlamasına; Abdi Ağa’nın adamlarını arttırmasına, köylülerin arkasından konuşmasına neden olan şeyin ne olduğunu özetlemiş olur: Sözde güçlü görünen aslında daha çok korkuyordur. Ve bu korku, halkın uyanmasıyla ve esas güçlerini fark etmeleriyle katlanarak büyümüş olur.
Gelin bir toparlayalım şimdi…
Nick, bir orman efsanesi; İnce Memed ise bir halk destanıdır. Ortak yanlarıysa, sahte bir gücün maskelerini düşürmeleri… Nick’in gücü, baltası… Abdi Ağa’nın gücüyse, çevresinde ona her daim çıkarları doğrultusunda dalkavukluk etmeleriyle övünen silahlı adamları… Bir başka ortak yanlarıysa; Nick, yalnızlığından kaçar, Abdi Ağa ise köylünün uyanışından.
Her iki anlatıda da bireysel ya da kolektif direnişin gücünü görürüz. Nick’in halk tarafından korkulmadığı gün, efsanesi de biter! Abdi Ağa’nın da İnce Memed’in başkaldırısıyla uyanışa geçen köylülerin gözünde korkulacak biri olmaktan çıktığı an, ağa dağılır. Sözün özü; baskı altında yaşayanlar, korktukları figürlere karşı birleştiğinde, en büyük baltaları dahi havada asılı bırakabilirler!
İster bir rock şarkısında olsun ister Anadolu’nun sarı sıcak tarlalarında yankılansın; baskı, korku ve güç hemen her dönemin meselelerinden biri olmuştur. Barış Manço’nun Nick The Chopper’ı ve Yaşar Kemal’in İnce Memed’i bu bahsettiğim evrensel temayı iki ayrı dilden anlatmış oluyor. Ancak ikisinde de aynı soruyu sordurmuş oluyor: Gerçekten güçlü olan kim?
Zulmedenler mi yoksa zulme direnenler mi?
Ben cevabımı vereyim, sizler de belirtebilirsiniz… Bana göre gerçek güçlü olan baltaya değil, cesarete sarılandır. Abdi Ağa figürüne, yaptığı haksızlıklar karşısında dur diyebilen, yalnız kalanı arkasına alan, korkuyu da korkutan Memedlerdir!
Bu noktada gelin birlikte şu eşsiz parçanın geri kalan sözlerine de bir göz atalım. Unutmadan! Bu parçanın bir zamanlar yasaklı bir parça olduğunu da belirtmemde fayda var! Hâlbuki ne de güzel bir birlikten bahsediyormuş değil mi? Bunda kızacak ne var?
“Pis yaşlı adamın biriydi oduncu Nick
Şimdi ise iyice yaşlandı.
Ağaçları kesmekten bir türlü vazgeçmiyordu
Bütün ormanı bir seferde kesmeye karar verdi.
Ağaçlar nefret ederdi Oduncu Nick’ten
Oduncu Nick’e bir ders vermek gerekliydi
Mademki işi gücü ağaç kesmekti
Artık bu öyküyü bitirmek gerekiyordu
Sen bize kıyamadan, biz sana kıydık Oduncu Nick
Pis yaşlı adamın biriydi oduncu Nick…”
Sevgiyle kalın değerli okurlarım…