Söze nereden başlamalı, onca haksızlık nasıl kelimelere sığdırılmalı? Değerli okurlarım, bildiğiniz gibi çevremizde birbirini, herhangi bir sebeple hatta sebepsiz yere de alt etme çabası aldı başını gitti! Ne yazsak, hangi dilde anlatsak sanki hiçbir kulağa erişmiyor sözlerimiz…
Herkeste bir öfke, herkeste bir savaş havası… Oysa ne güzel olurdu, her kalpte olsa vicdanlı olmanın verdiği o müthiş huzur havası…
Eskiden, çok da eskiden değil, şöyle bir yirmi yıl kadar eskiden yangın çıkınca mesela; tüm mahalleli eline kovayı alıp su taşırdı. Şimdiyse, mahalle yanıyor, biz sadece klaksona abanıyoruz. Sokakta biri omuz atsa, trafikte biri sinyalsiz kırsa, sosyal medyada biri ters bir laf etse… Anında “tepki verme hakkımızı” kullanıyoruz da kullanıyoruz… Peki, bu hak bize barış mı getiriyor yoksa başımıza daha büyük dertler mi açıyor dersiniz?
Öfkeye öfkeyle karşılık vermek, yangına benzinle yaklaşmaktan başka ne işe yarıyor? Oysaki belki de esas savunma refleksi, bağırmak değil, birbirimizi az da olsa anlamaya çalışmaktan geçiyor. Bu bakımdan baktığımızda, belki de sorun yaygınlaşan saldırganlığa zemin hazırlayan ortamın rutubetinde…
Evet, ortam, sizin de fark ettiğiniz gibi, bu konularda bir hayli rutubetlendi. Ve bizim, özellikle şu sıralar, en çok ihtiyaç duyduğumuz şey; biraz ortam ıslahı, birazdan çokça fazla da kalp ferahlığı...
“Ne anlatıyorsun hocam, yolda biri bize omuz attığında teşekkür edecek hâlimiz yok ya!” diye soranları duyar gibiyim… Elbette çok eskilerde kaldı, bize tokat atana çiçek uzatma felsefesi. Maalesef zaman, o zaman değil artık, ondan bahsetmiyorum. Esas vurgulamaya çalıştığım şey, çevre ıslahı…
Çevremizde rastladığımız pek çok ortamda insanların tek hedefi, o anki tartışma konusu her ne ise, o konuda birbirini alt etmeye odaklanmış vaziyette. İnsanlar birbirlerini ikna etmeye değil, daha çok alt etmeye çalışıyor sanki. Oysa saldırganlıkla nasıl başa çıkabiliriz, bu sorunları nasıl tam olarak toplumumuzdan uzaklaştırabiliriz, sosyal çevre ıslahını nasıl sağlayabiliriz yani sorunlar var diye şikâyet etmek yerine, çözüme nasıl ulaşabiliriz diye tartışmak istiyorum. Tabii fikir tartışmalarını dahi kavgaya dönüştürmeden özgürce konuşabilelim diye…
Bana göre insan, iki ayağı üzerinde yürümeye başladığı gün değil, vicdanıyla yürümeyi seçtiği gün insan olmuş olur. Ancak sosyal çevrelerde her yeni gün bir başka şiddet ve cinayet haberlerinin kol gezdiği günümüzde, bunu kişisel olarak bireylerden beklemek yerine, caydırıcı cezalar yoluyla çevre ıslahını şekillendirmeye başlayabiliriz. Yani karşımıza çıkan saldırgandan vicdan beklemek, çocuksu bir saflıktan başka bir şey olmayacaktır. Onun yerine, saldırganların en çok korktukları şey olan, ceza yaptırımlarının yerinde, zamanında ve diğerlerine karşı da caydırıcı olması, sorunun temeline dokunup çözüm sağlamanın ilk akla gelen yoludur.
İşte bahsettiğim çevre ıslahı da tam olarak bu noktadan geçiyor…
Durakta beklerken, işe giderken, evine dönerken, evindeyken… Kısaca herhangi bir yerdeyken saldırıya uğrayan onlarca kadınımız, suça sürüklenmeyen ve meyilli de olmayan tertemiz çocuklarımız var ki… O yüzden çevre ıslahı, her şeyden önce vicdanları da tamir edebilmek için olmazsa olmaz bir sosyal ihtiyaç! Hepimiz için!
Saldırganlara karşı en önemli tedbir, çevre ıslahı! Peki, kendini ıslah edememiş, evrimini tamamlayamamış, Neandertal’den (250 bin ile 40 bin yıl önce yaşamış, zeki olmayan insan türü) bozma onca insan azmanı varken çevre ıslahının tek yolu da caydırıcı ceza yolundan geçiyor.
Neden mi?
Tamamen savunmasız bir anımızda, sırf herhangi bir maddenin etkisinde diye ya da o an canı sıkılmış, kıyafetimizi “uygun” bulmamış, otobüste haşmetlilerin önüne oturmuşuz, arkasına oturmuşuz, yolcu olarak tek kalmışız gibi gibi ipe sapa gelmez sebepler yaratarak yaşam hakkımızı elimizden almaya kalkışamasın diye! Hemen her gün duyduğumuz saldırgan haberleri, bir gün bizim de kapımızı çalmasın diye! Ve sadece okula yollanan çocuklar, hangi ırktan olduğu dahi belli olmayan suça sürüklenen o çocuklar tarafından katledilmesin diye!
Şimdi siz söyleyin, onca problemin arasında hâlâ birbirimizi alt mı edelim yoksa önce bir çevreyi mi ıslah edelim? Hangisi daha barışçıl?
Sevgiyle ve güvende kalın değerli okurlarım…
Saldırganlara karşı en önemli tedbir, çevre ıslahı.