“İyi de o saatte, orada ne işi vardı?”
“Mini etek giyerse, başına geleceği biliyordur!”
“Gece gece kadın başına dışarı çıkılır mı?”
“Kadın dediğin biraz edepli olacak be kardeşim!”
“O yaşta ne sevgilisi?”
“15-16 yaşındaki kızın sevgilisi mi olurmuş!”
“Ben 15 yaşındayken sadece oyunları düşünürdüm, erkek de neymiş!”
“Hak etmiş belli ki…”
İşte size şeytanın avukatları…
Değerli okurlarım, bildiğiniz gibi, üzerinden bir gün dahi geçmeden art arda yine kadın cinayetleri haberleriyle toplum olarak sarsılmış durumdayız. Aklı başında her insanın, yeter artık diyerek bağırmak istediğini o kadar yakından tanıyorum ki…
İki genç kızımız daha biri 15, diğeri 16 yaşında, iki genç kızımız daha sözüm ona sevgilileri tarafından maalesef katledildi. Hayatını kaybeden kızlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, acılı ailelerine de sabır ve baş sağlığı diliyorum…
Yazımın başında sıraladığım cümleler sizlere de tanıdık geldi mi?
Bu cümleleri sarf eden kişiler, suçlu olmasalar dahi suça haklı bir sebep bulmaya çalıştıkları için, bana göre, cinayeti işleyen kadar suçludur! Çünkü onların eli tetikte olmasa da zehirli dillerinin de kurşundan pek farkı yok… Ağızlarından gelişigüzel çıkan bu cümlelerin, bir kurşun etkisiyle de geride kalan kadınların yaşam hakkına saplandığından bihaberler…
Ne giymiş, kimle görüşüyormuş, saat kaçta neredeymiş zırvalıklarını bir kenara bırakıp doğrudan bakmanızı istediğim başka bir pencereden bahsetmek istiyorum. Bahsettiğim şeytan avukatlığındaki zihniyetlere göre, yalnızca kadın olarak doğmuş olmak bile bir erkeğin şiddet hakkını meşrulaştırabiliyor. Bunun, böyle olduğunu anlayabilmek için çok uzağa gitmeye de gerek yok! Sadece mini etekli kadınlar tacizi tecavüzü hatta cinayeti hak etmiş oluyorsa, dünyaya Allah’ın sessiz kulu olarak gelen sokak hayvanları da mı mini etek giydiği için tecavüzle ölümü hak etmişti? Ya da tecavüz edecek hiçbir canlı bulamayıp sokaktaki elektrik direğine tecavüz etmeye çalışıldığını da hatırlayabiliriz mesela… Direğin orada, o saatte ne işi vardı, fazla ışık saçıp erkeklerin dikkatini üzerine çekmek için kim bilir ne teşhircilik yapmıştır, değil mi? Belki de kendisine tecavüz etmeye kalkışan erkeği(!) yüksek voltta elektrikle çarpmadığı için de suçlu bulunabilir…
Bunların ironi olduğunu söylememe gerek yok sanırım değerli okurlarım ama maalesef gelinen nokta bunları çıkarmış oluyor karşımıza. Kadınlar, kız çocuklarımız katlediliyor ama insanlar, o yaşta sevgilisi mi olurmuş, diyor… Bu şeytanın avukatlığını yapan zihniyetlere göre, kadınlar nasıl yaşarsa makul bir ölümü hak etmiş olur acaba? Öyle giyersen sana layık, şöyle yaparsan makuldür, diye onay verecek bir şeytan avukatlığı ki bir gün kendi başlarına da gelebileceğinden bihaber…
Bu yazı tüm kız kardeşlerim için!
Gece otobüs bekleyen, metroda kitap okuyan, tek başına dolmuşta kalan, sahilde yürüyen, mini etek giyen, başı açık ya da örtülü olan, kahkaha atan, sevişen, ayrılmak isteyen, boşanmak isteyen, hayır diyen, evet diyen, kendi hayatını yaşayan her bir kız kardeşim için!
Unutmayın!
“Bir toplum, cinsiyetlerinden yalnız birini yükseltmeye çalışırsa, o toplum yarım kalır.” Diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Ve ekliyordu:
“Dünyada her şey kadının eseridir.”
Dün bir kadın daha öldürüldü. Bugün bir kadın daha… Peki yarın öldürülen bir başka kadının bu şeytanın avukatlığını yapanlardan birine denk gelemeyeceğini kim bilebilir… Öyle olmasın elbette ama illaki bir acıyı anlamak için aynı ateşten mi geçmek gerekiyor? Diyelim ki oldu, peki o zaman kendi canları için de acaba o sözüm ona kadın suçlamalarını yapabilecekler mi? Hiç sanmıyorum!
Bu yazımla şeytanının avukatlarına tüm kız kardeşlerim adına da cevap veriyorum:
O saatte oradaydı çünkü özgürdü.
Özgürdü çünkü insandı.
İnsan olduğu için de orada olmaya hakkı vardı.
Ayrıca evet, 15-16 yaşında da olsa aşk sanıp hata yapmış olabilirdi.
Nitekim hata da insana mahsustu.
Ama ki bedeli ölüm olmamalıydı!
Kadın cinayetlerini kader gibi göstermeye çalışanlara lütfen itibar etmeyin! Bana göre kadın cinayetleri, toplumun sessizliğiyle beslenen, cezasızlıkla da güçlenen, kadınlara gücü yetince kendini tatmin etmiş olan hastalıklı bir erkeklik krizidir! Ve bu krizle yüzleşmek zorundayız ki tekrarlarını yaşamayalım!
Son Not:
Bu yazı, “Namus” adına susturulmak istenen her kadına,
“Edep” maskesiyle kontrol edilmeye çalışılan her özgürlüğe,
Ve “Sus Artık Şeytanın Avukatı!” diyerek yaşamak isteyen tüm kız kardeşlerime adanmıştır.
Sevgiyle ve güvende kalın değerli okurlarım…