Değerli okurlarım, geçtiğimiz hafta yurdumuzun pek çok kentinde içimizin bir kez daha alev aldığı orman yangınlarından dolayı hepimize geçmiş olsun diyerek başlamak istiyorum… Bu kaçıncı yangın, her yıl aynı olaylar yaşanır da hiç mi bir önlem bu yangınların önüne geçmez diye düşünürken bazı yangınların bilinçli olarak çıkarıldığına dair kanıtlar olmuş ki birkaç insan görünümlü tutuklanmış diye izledik hep birlikte…
Yangınlarda, ormanlarda yaşayan canlılarımız için hayatı pahasına destek sağlayıp elleriyle damacana taşıyarak yangın söndürmeye çalışan gerçek insanlar varken, yangına sebep olanlara yalnızca insan görünümlü diyebiliyorum. Hâlbuki can kaybı denince yalnızca insan canından bahsedilmemesi gerektiği gibi, insan denince de herkese aynı sıfatı konduramıyor ve yakıştıramıyor insan… O yüzden sadece görünüm olarak insan demek daha gerekliydi…
Bunlarla birlikte Adana caddelerimiz ve sokaklarımız da son iki gündür bayraklarımızla donatılmış halde biliyorsunuz. Bayraklarla donatılan şehirler ise her şeye rağmen güven verir, bu noktada millî birliğimizin daim olmasını da yürekten diliyorum…
Tüm bunlar olurken bir de haberlerde pek rastlayamadığımız ancak eski adıyla Twitter, güncel adıyla X hesaplarımızda sıklıkla karşılaştığımız öyle bir akım var ki… Her gördüğümde duygulanmadan edemediğim bir akım… Bilenleriniz vardır mutlaka ama ben yine de kalıcılık sağlaması için buradan da bahsetmek istedim.
Aslında bir hanımefendinin 1 Temmuz’da yaptığı bir paylaşım, o günden sonra akım hâline dönüşmeye başladı. İyi de oldu, bol bol bayrağımızın dalgalandığı farklı meslek gruplarından paylaşımları izleyebilme şansımız olmuş oldu. Farklı meslek gruplarından vatandaşlarımız da bu akıma eşlik etmeye başladılar. Örneğin; “Türkiyeli öğretmen değil, Türk öğretmenim. Türkiyeli doktor değil, Türk doktorum. Türkiyeli ressam değil, Türk ressamım. Türkiyeli avukat değil, Türk avukatım…”
Hayatlarımızın artık neredeyse tam ortasında yer alan sosyal medya mecralarında bu şekilde hemen her kesimden bireyin “Türkiyeli değil, Türk’üm!” demesi, güzel şeylerin de olduğuna inanmamız için yerinde bir adım olmuş oldu.
Oldu olmasına da yine de düşünmeden edemiyor insan! Neden bir şekilde ya da herhangi bir sebeple, belki de ufak bir kıvılcımla bile, Türk’üm diye üzerine basa basa belirtmeye çalışıyoruz sizce? Hani öksüz çocuklar annelerinin hayatta olmadığını biliyor olsalar da yine de annelerinin bir gün bir yerden çıkıp gelecek olduklarına inanmak isterler ya… Anne demekten vazgeçmezler mesela… Kendi öz yurdumuzda, Türkiye Cumhuriyeti’nde, al bayrak altında ve de millî bilincimiz de yerinde iken hele? Neden sizce, vurgulama gereği duyuyoruz? Ne bileyim İngiltere’de çıkıp da “Ben İngiliz’im!” diyen ya da Almanya’da “Ben Alman’ım!” diye sık sık vurgulama gereği duyan kaç insan vardır dersiniz? Elbette ki hangi topraktaysa insanlar, hangi toprakta doğup büyüdelerse ve o topraklar için tarihte dökülen kanlarla savaşlar, zaferler elde edilerek o topraklarda var olmaya devam ettilerse, oraya ait ve oralı olmuş olmuyorlar mı? Ama bizdeki mevzu bunlardan çok daha başka ki vurgulamakta fayda görüyoruz anlaşılan. Onlar nasıl ki “İngiltereliyim” ya da “Almanyalıyım” demiyorsa ki böyle bir kullanım da yok zaten! Öyleyse bizde neden “Türkiyeli” gibi daha önce hiç kullanmadığımız ve de kullanmayacağımız yeni söylemler türedi dersiniz? Hâliyle öyle bir söylem olmadığı için de Türkiyeli değil, Türk’üz akımı da bunları düşündürmüş oldu…
Sebebi ne olursa olsun akım, şimdiye kadar rastladığım hem en güzel akım hem de en düşündüren akım oldu diyebilirim… Bir de düşünmekten de korkmamalı insan hatta alın korku denen menem duyguyu, ağzını sıkıca bağladığınız bir poşetle atıverin en yakın çöp kutusuna! Attınız gitti korku illetini, peki o zaman mesele de kalmamış oldu değil mi?
Karanlıktan dolayı çocukken yaşadığım o korkuyu, böyle yaparak atabilmiştim ben mesela… Sonra yaktım tüm ışıkları ve karanlıktan da korkudan da eser kalmadığını fark etmiştim… Karanlık korkusu olanlar varsa onlara da tavsiye ederim… Akımların bitanesi bir akımdan bahsettik madem; “Türkiyeli değil, Türk yazarım!” diyerek katkıda bulunmaktan gurur duyarım! Aydınlık gelecekler için sevgiyle kalın değerli okurlarım…