Safiye Yılmazer Uruk
Köşe Yazarı
Safiye Yılmazer Uruk
 

BİZİM ORANIN ÂDETLERİ!

    Hepimiz biliriz ki bizim memleketimizde “Ne Bakıyorsun? Sen kimsin? Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” gibi cümlelerle başlayan ve hiçbir zaman kimin kim olduğunu bilmediğimiz pek çok olayın temel başlama noktası olan cümlelerimiz mevcuttur. Özellikle trafikte sıklıkla karşılaştığımız bu; “Sen kimsin?” “Esas sen kimsin?” diye başlatılan tartışmaların gerçek sebebi ne olabilir hiç düşündünüz mü? Hepimizin içinde bir yerde hazırda bekleyen ve özellikle sosyal hayatlarımızda birdenbire ortaya çıkabilen, sonu asla ve asla gelemeyen bir ego savaşı, bana göre bu “Sen kimsin?” lerin temel çıkış noktası… Kendi içimizde, kendimize dahi belki kabul ettiremediğimiz “Ben kimim?” sorusunun yanıtını, sanki tartışma esnasında bulduğumuz fırsattan istifade edebilmek için hiç çekinmeden muhatabımızdan bekliyoruz. Belki de “Ben daha kim olduğumun yanıtını kendime veremiyorum, sen de hazır bana sinirlenmişken söyle de beni bu çıkmazdan kurtar!” demek istiyoruzdur. Ancak sorumuza almak istediğimiz yanıt elbette ki bu değil. Onun yerine, temelde ihtiyaç duyduğumuz saygınlık arzumuzu tatmin etme çabasıyla da “Sen kimsin?” leri sıklıkla duyuyoruz. Yalnızca tartışma esnasında değil, yaşamın pek çok noktasında kendimizi ifade etmeye ya da güçlerimizin sınırlarını karşımızda yer alan her kim varsa ona ispat etmeye çalışır gibi yaşamıyor muyuz? Buradaki güç sınırlarından kasıt, fiziksel güç değil; benlik ve içimizde yatan ego gücü olarak anlaşılmalı. Bu noktada, hepimiz birbirimize kendi içimizde yatan aslanların neler yapabileceğini göstermeye çalışmak yerine, öncelikle kendimize anlatıp kabul ettirebilmeliyiz “Ben kimim?” leri bana göre… Şimdi ne demek istiyorsun, kendimizi tanısak “Sen kimsin”lerin önüne mi geçmiş olacağız?” diye düşünülebilir. Sonu gelmeyen tartışmaları önleyebilme gücümüz elbette yok ancak, bir diğerine “Sen kimsin ya da sen benim kim olduğumu biliyor musun?” gibi cümleler kurmadan önce esas; “Ben, beni ne kadar biliyorum ya da ben kimim?” diye de az da olsa düşünmek gerek demek istiyorum. Bizim oraların âdetleri, hepimizin yöresinde mevcuttur. Hepimiz nasıl ki temel gelenek ve kültür üzerinde yaşıyorsak âdetlerimize yine bizden başka kimseler de yön veremeyecek demektir. Gelin biraz eski köylere yeni âdetler getirelim, birilerine sen kimsin demeden önce, ben kimim de bir başkasından daha üstün olabilme gibi ego savaşlarında yer alabiliyorum diyebilelim… Bunu yapabilmek ve kendimize kabul ettirebilmek; “Benden başka yok! Bana itaat etmelisin!” gibi balçıkla sıvanan egoları dahi yerle bir etmeye yeter de artar bile…  
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2023 - Salı
Safiye Yılmazer Uruk

BİZİM ORANIN ÂDETLERİ!

 

 

Hepimiz biliriz ki bizim memleketimizde “Ne Bakıyorsun? Sen kimsin? Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” gibi cümlelerle başlayan ve hiçbir zaman kimin kim olduğunu bilmediğimiz pek çok olayın temel başlama noktası olan cümlelerimiz mevcuttur. Özellikle trafikte sıklıkla karşılaştığımız bu; “Sen kimsin?” “Esas sen kimsin?” diye başlatılan tartışmaların gerçek sebebi ne olabilir hiç düşündünüz mü?

Hepimizin içinde bir yerde hazırda bekleyen ve özellikle sosyal hayatlarımızda birdenbire ortaya çıkabilen, sonu asla ve asla gelemeyen bir ego savaşı, bana göre bu “Sen kimsin?” lerin temel çıkış noktası… Kendi içimizde, kendimize dahi belki kabul ettiremediğimiz “Ben kimim?” sorusunun yanıtını, sanki tartışma esnasında bulduğumuz fırsattan istifade edebilmek için hiç çekinmeden muhatabımızdan bekliyoruz.

Belki de “Ben daha kim olduğumun yanıtını kendime veremiyorum, sen de hazır bana sinirlenmişken söyle de beni bu çıkmazdan kurtar!” demek istiyoruzdur. Ancak sorumuza almak istediğimiz yanıt elbette ki bu değil. Onun yerine, temelde ihtiyaç duyduğumuz saygınlık arzumuzu tatmin etme çabasıyla da “Sen kimsin?” leri sıklıkla duyuyoruz.

Yalnızca tartışma esnasında değil, yaşamın pek çok noktasında kendimizi ifade etmeye ya da güçlerimizin sınırlarını karşımızda yer alan her kim varsa ona ispat etmeye çalışır gibi yaşamıyor muyuz? Buradaki güç sınırlarından kasıt, fiziksel güç değil; benlik ve içimizde yatan ego gücü olarak anlaşılmalı. Bu noktada, hepimiz birbirimize kendi içimizde yatan aslanların neler yapabileceğini göstermeye çalışmak yerine, öncelikle kendimize anlatıp kabul ettirebilmeliyiz “Ben kimim?” leri bana göre…

Şimdi ne demek istiyorsun, kendimizi tanısak “Sen kimsin”lerin önüne mi geçmiş olacağız?” diye düşünülebilir. Sonu gelmeyen tartışmaları önleyebilme gücümüz elbette yok ancak, bir diğerine “Sen kimsin ya da sen benim kim olduğumu biliyor musun?” gibi cümleler kurmadan önce esas; “Ben, beni ne kadar biliyorum ya da ben kimim?” diye de az da olsa düşünmek gerek demek istiyorum.

Bizim oraların âdetleri, hepimizin yöresinde mevcuttur. Hepimiz nasıl ki temel gelenek ve kültür üzerinde yaşıyorsak âdetlerimize yine bizden başka kimseler de yön veremeyecek demektir. Gelin biraz eski köylere yeni âdetler getirelim, birilerine sen kimsin demeden önce, ben kimim de bir başkasından daha üstün olabilme gibi ego savaşlarında yer alabiliyorum diyebilelim…

Bunu yapabilmek ve kendimize kabul ettirebilmek; “Benden başka yok! Bana itaat etmelisin!” gibi balçıkla sıvanan egoları dahi yerle bir etmeye yeter de artar bile…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.