Kıymetli okurlarım, bu hafta gelin hep birlikte biraz gündem dışına çıkalım ve aslında hayatlarımızda pek de gündem dışı olmayan şu dijital detoks konusunu tartışalım… Dijital çağda yaşarken bunun detoksu da mı olurmuş demeden önce gelin bir bakalım neymiş dijital detoks…
“Detoks” kelimesine aslında hepimiz kilo verme aşamalarımızda ya da genel sağlık durumlarında rastlıyoruz. Ancak dijital detoks, beden sağlığımızız yanında, en çok da akıl sağlığımız için son derece elzem bir önem taşımakta. Geçen gün yine kızım Yelda’yla parkta eğlenirken onun minik parmaklarıyla işaret ettiği yöne doğru başımı çevirdiğimde, bir de baktım ki parktaki çoğu ebeveyn, hareketsizce telefonlarına bakıyor. O an fiziksel olarak hepimiz parktaydık ama ne yazık ki başlarını telefonlarından kaldıramayan pek çok ebeveyn, zihinsel olarak bambaşka dünyalardaydı. Avuçlarının içindeki telefon dünyalarında…
Bu görüntülere aslında hemen her ortamda artık o kadar çok alıştık ki çoğu zaman farkında bile olmayabiliyoruz. O yüzden sizler de ne var bunda bu kadar şaşıracak, diyebilirsiniz. Ancak şaşırdığım nokta hemen herkesin telefonlarındaki dünyalarına dalmaları değil, çocuğu, eteğini çekiştirmesine rağmen göz ucuyla bile dönüp oğlunun düştüğü yeri göstermesine aldırmayan bir anneydi! Yani ne olabilirdi ki o telefonda, çocuğunun düştüğünü fark edemeyip bir de ısrarla destek istemesine rağmen onu fark edemeyecek kadar önemli ne olabilirdi, diye düşünmeden edemiyor insan…
En nihayet oğlunun ısrarına dayanamayıp kaşlarını çatıp baktığında, oğlunun ağlamaklı hâlini ancak fark edebilmişti… Gerçekten çok üzücü… Telefona gelen hangi bildirim, hangi mesaj ya da hangi gönderi bir annenin çocuğuyla ilgilenmesinden daha önemli olabilir ki?
İşte ben de o noktadan sonra parktaki diğer ebeveynlere de baktım ve sürpriz, herkesin başı telefonlarına gömülmüştü adeta…
Unutulan çok şey vardı o tabloda… Örneğin; parmaklar ekranlara kayarken zaman da avuçlardan akıp gidiyor, avuçlardan kayıyordu…
Bahsettiğim manzaradaki gibi; çocuk düşerken görmeyen hatta yanına gelip eteğini çekiştirirken dahi güç bela başını kaldırıp oğluna bakan kişi de maalesef o an telefondan daha önemli bir anda olduğunu geç anladı. Burada o anneye karşı suçlayıcı bir üslup takındığım da lütfen anlaşılmasın! Sadece anı unutup bizleri telefonlardaki dünyalara hapsedecek kadar önemli ne olabilir diye sorgulamaya çalışıyorum.
Nitekim art arda izlenen, ekran kaydırarak geçirilen zaman kayıpları, avuçlarımızdan bir yandan akıp giden ve kayan zamanı geri getirmeyecek, biliyorsunuz. O yüzden zor da olsa herkesin biraz bu dijital detoks fikrini uygulamasından yanayım. Ekranları susturup sadece kendi zihnimizi dinlediğimiz zamanlarda, gürültünün de giderek geride kaldığını fark etmek, hiçbirimiz için olasılıksız olmayacaktır.
Telefonları tamamen kapatmak da elbette çağımızda mümkün değil ancak hiç değilse ekran sürelerimiz konusunda daha dikkatli davransak yine bir dijital detoks sağlayabiliriz, diye düşünüyorum. Bilinçli molalarla bunu başarabilmek hepimiz için mümkündür. Bunlar küçük ama etkili adımlar kıymetli okurlarım.
Çünkü bazen en çok ihtiyacımız olan şey, bağlantıyı kesmek değil, kendimizle ve çevremizle yeniden bağlantı kurmak.
Kaydırmaya takılmayalım ki durmanın da gerçekten görmeye başlamak olduğunu fark edebilelim!
Sevgiyle kalın değerli okurlarım…