Merhaba değerli okurlarım, bu hafta gelin birlikte biraz da şu arama motorlarının bizlere neler kazandırıp kaybettirdiğinden bahsedelim… İnsanlık var olduğu sürece elbette çağın değişmesi ve gelişmesi oldukça önemli fakat çağ gelişip değişirken bizlere neler oluyor, bir de ona bakalım hep birlikte…
Geçen gün bir arkadaş ortamında biri, “Ben bu konuyu biliyorum.” dedi. Böyle bir özgüven görmedim. Sanki Google çökmüş, Wikipedia tatilde, bütün evren bilgi için ona muhtaç… Tabii biz de şaşkın şaşkın baktık. Çünkü artık “bilmek” diye bir şey var mı gerçekten, emin değilim…
Şimdi dürüst olalım:
Eskiden bilmek, gerçekten bilmekti. Mesela dayılar vardı… Dünya haritasını açmadan “Şu yol Bulgaristan’dan kıvrılıp Romanya’ya bağlanır.” diye anlatırlardı. Biz de ağzımız açık dinlerdik. Şimdiki dayı profili nedir peki sizce? Google Maps’ten(haritalardan) rota açıp yönümüzü, gideceğimiz yeri bulmaya çalışmak ki bize hâlâ yanlış tarif ediyor…
Artık bilgi hafızada değil, ekranda!
Eskiden sınıfta “İkinci Dünya Savaşı kaç yılında başladı?” diye sorulduğunda gerçekten düşünürdük. Şimdi öğrencilerin telefonları ceplerinde titriyor. Ve her soruya anında yanıt bulmanın konforuyla öğrencilerden biri heyecanla söyleyiveriyor:
“Ben sordum bile; 1939'muş!”
Bir de şöyle bir durum var:
Google varken “bilen” olmak aslında hafızayla değil, Wi-Fi ile ölçülüyor.
Wi-Fi üç çizgiyse hepimiz Einstein, tek çizgiye düşerse hepimiz; “Ya dur bir saniye, hatırlayacağım gibi…” düşünme modunda.
Hele de şimdi bir de yapay zekâ gücümüz oldu ki… Artık herhangi bir şeyi bilmemek neredeyse mümkün değil! İşin bir başka garip yanı da artık bilmenin değil, bilmiyormuş gibi davranmanın ayıp olduğu çağdayız. Fark ettiniz mi, “bilmiyorum” kelimesi neredeyse kullanılmaz oldu…
Mutlaka yaşamışsınızdır, hani biri bir şey soruyor:
—Hatırlıyor musun, kuark tam olarak neydi?
Diğeri:
— Ya çok detaylı… şimdi uzun uzun anlatmayayım. (O arada tabii Google’a gizli sekmeden bakıyor).
Gözlemlediğim kadarıyla en büyük yanılgı da şu:
Google her şeyi biliyor diye, biz de biliyoruz sanıyoruz! Hayır, aslında Google biliyor. Biz sadece Google’ın telefonumuzdaki yerini biliyoruz.
Yani sonuç olarak:
Google çağında “bilen” olmak;artık ansiklopedik bilgi biriktirmek değil,doğru soruyu Google’a sormak.
Çünkü hız çağında kimse bilene değil,yaklaşık 0,42 saniyede cevap veren robotlara güveniyor.
Peki o robotlar, onca bilgiyi nasıl biriktirip her sorduğumuz soruda anında verileri inceleyip bizlere sunuyor dersiniz? O robotları inşa eden de doğal insan beyni değil miydi? Elbette öyleydi! Ancak yaşadığımız dönemde, o hızlı bilgi paylaşımlarına öyle alıştık ki hayatımızdaki her şey de aynı hızla önümüze serilsin istiyoruz sanki… Bu, benim gözlem ve çıkarımım. Öğrenmek için böyle hızlı bir nimetten faydalanmak da hepimiz için zaman tasarrufu sağlıyor, onu da inkâr edemeyiz. Fakat eksik mi desem fazla mı desem… Sanki yanlış giden bir şeyler var gibi geliyor mu sizlere de? Yani bilgiye hızlı erişim iyi hoş da ya araştırmaktan, kitap karıştırmaktan, doğru ve kesin bilgi için çabalamaktan da sıkılmaya hazır bir genç nesil olursa? Ödevlerini ansiklopedi karıştırarak yapmalarını bu çağda beklemeyecek olsak da ya her önlerine çıkan robotik bilgilerin doğru ve kesin kaynak olduğuna inanırlarsa … İşte o noktada doğal zekâlar da zorlanacak gibi görünüyor.
Robotik bilgi verilerinin yanında, araştırmayı sadece tek bir kaynağa bırakmamaları ise bizlerin elinde!
Şimdi nereden girdi bu Google hayatımıza da demeyelim!
Olsun, olsun…
En azından hâlâ bildiğimiz bir şey var:
Google olmasa hepimiz birbirimize bakıp “Nasıl yani?” diye dolanırdık belki kim bilir…
Sevgiyle kalın değerli okurlarım…