Değerli okurlarım malum önümüz bayram… Bayram da kime bayram dediğinizi duyar gibiyim… Bayram işte; her şeyden önce çocukların bol bol şeker toplamaya çıkacağı, beyaz atletli biraz da aksi huysuz bir komşu amcanın tatilinin kapı ziliyle bölünmesinden rahatsız olarak gelen çocukları kovalayacağı ya da kurban kestirenlerin bayramın ilk gününü tamamen etlerin ayarlanıp dolaba kaldırılmasıyla geçecek olan her zamanki gibi bir bayram da diyebilirsiniz. Ancak her zamanki gibi olma kısmı zamanımızda biraz daha farklı şekillere bürünerek çıkıyor karşımıza…
Herkes kurban kestiremiyor burası malum… Tabii bir de kestiren bazı kişilerin yalnızca buzluğa et koyabilme telaşları da malum… Komşularımıza aç mısın, tok musun, bir şeye ihtiyacın var mı diye sormayalı ne kadar zaman oldu dersiniz? Komşularımızı ne kadar tanıyoruz ki bir şeye ihtiyaçlarını gözetebilelim değil mi?
Ekonomik olarak zorlu koşullardan geçtiğimiz gerçeğini elbette inkâr da edemeyiz. Yani her birimiz kendi ev ekonomimizi ay sonuna kadar idare etmeye çalışırken komşularımıza da maalesef pek de sıra gelemeyebiliyor, biliyorum. Ancak hani diyorum, hiç değilse Kurban Bayramı vesilesiyle evlerine biraz da olsa et girebilecek olan komşularımızı da unutmasak! Yine buzluklar kurbanlıklarla şenlensin ona sözüm yok ama hani diyorum bayramda bari kapı gözleyip çocuklarının boğazından biraz olsun et geçirmeyi ümitle bekleyen anne babaları da unutmasak!
Hayat ve koşullar hepimiz için eşit şartlarda zor olmayabiliyor. Kimi gün varlık yaşıyorsak kimi gün de darlıkla da sınanabiliyoruz. Mühim olan aşamayacağımız sınavlarla karşılaşmadan, esasında birlikte ne kadar güçlü bir millet olduğumuzu diyorum hani bayramlarda da hatırlasak…
Bir sokak röportajı çarptı gözüme, mikrofon uzatılan bir beyefendinin o ümitsiz sözcükleri bunları yazdırıyor bana… Diyordu ki; “Ben şeker alamayacağım, sen bana kurban kesecek misin diye soruyorsun, gadasını aldığım!” Bir cümle, sadece bir cümle yetti bence içimize batmaya!
Bir şey daha var tabii… Neden insanlar çevrelerindekilere kurban kestirip kestiremeyeceklerini sorarlar bunu hiç düşündünüz mü? Röportaj için söylemiyorum, şahit olmuşsunuzdur, iş yerlerinde, okullarda ya da diğer sosyal ortamlarda, kurban kestireceğini gerine gerine söyleyip bir de yanındakine dönüp sorarlar ya ondan bahsediyorum. Sorunun muhatabından olumsuz yanıt alındığındaysa dudak kenarı bir, olsun, tesellisi çıkar ağızlardan… Bunun da toplum içinde bir diğerini ne derece rencide edeceğini de hatırlatmak istedim yeri gelmişken. O yüzden unutmayalım ki kurban kestirebilmek, maddi gücü elveren, borçlu olmayan kişiler için vaciptir!
Biraz da hayâl kuralım mı beraber! Bayramlarda herkesin evine et girebildiği, hiçbir çocuğun şekersiz kalmadığı, en şık kıyafetlerimizi giyip akraba ziyaretlerimizde de herhangi bir zorbalık yaşamadan insanca bayramlaşabildiğimiz bir hayâl… Ha unutmadan, ailelerin de çocuklarını şeker toplamaya göndermekten korkmadığı yıllardaki gibi… Ne güzel olurdu değil mi hem de tam cıncık gibi… Sevgiyle kalın değerli okurlarım…