Güven…
Bir kez yıkıldığında, aynı yerden yeniden filizlenmez.
Küllerinden doğmak derler ya, aslında o küllerin içinde hâlâ yanmamış parçalar vardır; inancın, sevginin, umudun kalıntıları. Ama artık o ateş eski ateş değildir.
İhanetten sonra güvenmek, ateşe dokunmuş bir elin yeniden ısı araması gibidir.
Yakacağını bilirsin, ama yine de yaklaşırsın. Çünkü insanın doğasında vardır inanmak, bağlanmak, yeniden denemek.
Ama bu kez farklıdır… Artık saf değilsin, sorgulamadan teslim olmazsın. Her tebessümün arkasına bir gölge düşer, her sözün içinde bir ihtiyat payı saklarsın.
Güvenin külleri işte bu yüzden ağırdır.
Çünkü bir yandan yeniden inanmak istersin, öte yandan aynı hatayı tekrar etme korkusuyla yaşamı temkinle izlersin.
Ve bir noktada fark edersin: Artık kimseye değil, sadece kendine inanman gerektiğini.
Gerçek güven, başkalarına değil, kendi sezgine, kendi yargına, kendi direncine yeniden inanmakla başlar.
Çünkü bir kez yıkıldığında, dışarıdan değil içeriden onarılır güven.
Kimse sana güven duygunu geri vermez;
Onu sen, sessizce, sabırla, yeniden kurarsın.
Ve o gün geldiğinde artık korkmazsın.
Çünkü bilirsin — kül olmuş bir güven bile, yeniden doğabilir.
Ama bu kez daha sessiz, daha seçici ve çok daha güçlü.