GURUR VE ENDİŞE ARASINDA
''Türkiye dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olmayı başarmış durumda.''
Böyle söyleyince çok gurur verici değil mi?
Nisan 2011 tarihinde başlayan Suriyeli sığınmacıların akınıyla birlikte Türkiye'nin göçmen ve sınır güvenliği politikası 2022'de tekrar tartışma konusu oldu. Beklentinin çok ötesinde gerçekleşen bu göç dalgası siyasetin gündemindeyken akılda kalan tek şey 'Yakında Suriyeli kardeşlerimiz evine dönecek.' sözü. Gündem mülteciler olunca verilen vaat bu yöndeydi. Peki hükümet milyonlarca Suriyeliyi gönüllü olarak geri gönderebilecek mi? Sosyal medyada kısa sürede viral olan Sessiz İstila adlı kısa film herkesin gözünü korkutmuş durumda. Film yayınlandıktan kısa bir süre sonra yapımcısı göz altına alındı.
Neden?
Yoksa filmin gerçeklik payı mı vardı?
Bu konuda da ikiye bölündük. Suriyelilerin ülkemizde kalmasını isteyenler hümanist olurken ülkelerine dönmelerini isteyenler mülteci karşıtı adı altında bir çok hakarete maruz kaldı. Okuduğum bir haberin içeriğinin özeti şu şekildeydi: 'Suriyeli bir aile vatandaşlığa hak kazandıktan sonra hastanede kendilerinden doğum sonrası ücret talep edildiğini iddaa edip şikayetçi oldu.' Çok ayıp etmişiz.Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapmışız üstüne bir de ücret talep etmişiz. Kendi vatandaşına ücretli verilen hizmetin sığınmacılara ücretsiz verildiği yerden bu insanlar neden geri dönsünler ki. Hastaneler ücretsiz, doğum ücretsiz, ilaçlar bedelsiz... Ülkemizin mültecilere ev sahipliği yapıp onların hayatlarını kolaylaştıracak fırsatlar sunması evet bir yere kadar gurur verici. Ekonominin bu kadar alt safhada olduğu, işsizliğin gün geçtikçe arttığı şu dönemde henüz kayıt altına bile alınmamış yeni doğan yüzlerce Suriyeli çocuğu düşünecek olursak gururdan çok endişe içerisinde olmamız çok normal.