Anasayfa Yazarlar Fatma Can Yazı Detayı Bu yazı 1847+ kez okundu.
Fatma Can
Köşe Yazarı
Fatma Can
 

Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?

Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var? Dua etmek ve dua kavramına biraz farklı açıdan bakmak da yarar olduğu düşüncesindeyim. Çünkü dua dinin temeli ve aslında kulluğumuzun en temel hakikati… Aslında yaşantımızın her anı dua… Nefes alıp vermemizden, yeme içmemize, her türlü ihtiyacımızı karşılamamıza varıncaya kadar kulluk bilinciyle yaptığımız her şey bir nevi dua. Çünkü dua sadece namazda okuduğumuz ayeti celileler, sürelerden ibaret değil. Kul olarak acziyetimizin farkındalığıyla, Rabbimize her niyazımız dua hükmünde… Bir de duanın kabulü mevzusu var. İllaki namazda,camide, kilisede, sinagogda,tapınakta dua ediyoruz, orda dua edip orada bırakmak duanın kabulü anlamına gelmiyor. Duanın düşüncelerimizde de duygularımızda da devamlılığı, daha doğrusu tüm benliğimizle varlığını sürdürmesi gerekiyor. Hali hazırda fark etmediğimiz şey, her an düşüncelerimizle yansımalar yaratıyor oluşumuz. Bildiğiniz gibi en güçlü enerji düşüncedir. Düşüncelerimizin izdüşümü de duygularımızdır. Düşünce duygumuzu üretir. İşte esas dua bütünlüklü olan düşüncede duyguda ve sesli olarak niyazımızdır. Ellerimizi dua için nerede açtığımızın bilindiği kadar önemi yoktur. Zaten günümüzde özel tapınaklarda, camilerde, sinagoglarda, hatta Kabe’de dahi dua edilemiyor. İnsanoğlu dua etmeyi, özüyle dua edebilmeyi neredeyse unuttu. Çünkü nefsani arzuları besleyen sadece tüketmeye yönelik sürüp giden yaşam tarzı içerisinde birey, bedenini dinlemekten, ruhuna ses vermeyi ve aslıyla yani hakikatle bağı olan dua edebilme yetisini zannımca çoktan kaybetti. Dua etmeyi ancak başı sıkıştığında, sağlığı ve varlığı tehdit edildiği dönemde hatırlıyor. Ancak böyle bir durumda dua etmeyi hatırlıyor. Söz gelimi 2019 Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan Korona virüsü bütün Avrupa’yı sarmış durumda ve korku, Azrail gibi her yerde kol geziyor. Aynı gemide olduğumuzu ve insanlığın bir bütün olduğunu hatırladığımız yeni bir döneme girdik. İnsanlık aynı güneşi, ayı ve oksijeni paylaşıyor esasında ama bunu çok zaman hatırlamıyor. İşte şimdi tam olarak özümüzle dua etme zamanı. Sadece ölüm korkusuyla başımıza bir şey gelmemesi için değil; aynı zamanda bizden devam edecek olan yeni nesillere bu korkunun aktarılmaması için, bu anlatılmayan hikayelerin sırlarının da şifalanması için bolca ve samimiyetle dua etmeliyiz. Duanın herhangi bir dili de yok; çünkü Yaradanımızın lisan derdi olmadığına hepimiz eminizdir. O yüzden içimizden geldiği gibi, kendi lisanımızla, her yerde her şekilde dua dua dua…   Bir günde 60.000 ila 90.000 düşünce ürettiğimiz bilinen bir gerçek. Gündelik yaşamımızda da şayet namaz kılıyorsak, beş vakit namaza ayıracağımız toplam süre maksimum 30 dakika. Namaz süresince Rabbimizle bağlantıda olduğumuzu düşünürsek, geriye kalan 23,5 saatte ne yapıyoruz peki, ne düşünüyoruz, ne hissediyoruz? Ne kadar pozitif enerji yayıyoruz bu kalan sürede? Ve bizim gibi milyarlarca insan var yeryüzünde… Neredeyse tüm insanlık bir gün içerisinde 90 negatif düşünce yayıyor. Yaradılış itibariyle iki kulağımız var, ne dediğimizi önce kendimiz fark edelim, zor gelecek ama sakin konuşmayı başarabildiğimiz zaman, dediklerimizi de fark edebiliriz. Kişi kendini kontrol etmeli, herkes böyle yaparsa ve kendi sorumluluğunu alırsa beyinlerimizin frekansı da iyiye çalışır. Yeryüzündeki bütün insanlar bu dünyaya varlığın bütün bilgileri ile doğdu. Bunu çok kere duydunuz,okudunuz… Bu ne demek? Evet biz yaşayacaklarımızı biliyor ama zamanı gelince hatırlıyoruz, yani yaşadıkça aslında hatırlıyoruz. Ve insanların her birinde yani hepimizde bütün esmalar mevcut, celal de cemal de var, bütün esmalar var. Elbette bütün manalar sadece bir kişide açığa çıkamaz, herkes yaradılış planı gereği Yaradanın projesidir. Esmaları keşfetmeye, özellikle kendimizdeki has esmayı keşfetmeye geldik yeryüzüne. Yaşadığımız herşey bu keşfimizin bir gereği aslında. Özetle DNA’larımızda sadece anne, baba soyundan gelen bilgiler yok, yerel ve morfo genetik bilgilerde var; bu corona bilgisi de var. Peki ,Corona neden RNA ile çalışır, çünkü RNA’lar haberci görevi yapar, yayar;korkuyu besledikçe yayarız. Bu uydusuz, antensiz en hızlı yayma becerimizdir. İnsan nükleit asitten oluşur,nükleit asitte DNA ve RNA dan oluşur, hücre o forma girer, dönüşür ve onu yaşarız. Düşüncelerimizde ne varsa onu yaşarız.Beyin dalgalarımızı iyiye hizalamak ancak düzenli duayla mümkün. Duanın muazzam bir gücü var, dua ettikçe düşünce ve duygu sistemimizde de dönüşüm yaratır, hayallerimizin ötesinde bir yaşama sahip olabiliriz. 2020 yılı, Çin astrolojisine göre fare yılıdır; su ve metal hakimiyetinde korku dolu bir yıl diye sözü edilir. Depremler,seller,ekonomik sıkıntılar, salgınlar vs. Metal bizim savunma mekanizmamızı yani bağışıklığımızı temsil etmektedir.Akciğerler,solunum,geniz,kalp,timüs bezi,cilt,burun,kalın bağırsak… Mesela bağırsaklarımız bizim bırakamadıklarımızı, sindiremediklerimizi ve de bırakamadıklarımızı bize gösterir. 1333 yılında Çin’de kara veba salgını başladı ve 1348-1351 yılında bu salgın bütün Avrupa’yı etkisi altına alarak milyonlarca insanın ölümüne neden oldu. Bu yüzyıl elbette çok ileride, hem de her açıdan.Bu Korona virüsü esasında bize ders veriyor, varlık bizimle konuşuyor ikaz veriyor.O dönemde de olay yine Çin’de ortaya çıktı; kedileri suçladılar. En büyük ziyanı Vatikan gördü şimdi de İtalya büyük bir zarar görüyor.Adalet bizim işimiz değil elbette. Ancak olaylar tarih boyunca tekerrür ediyor, tamamen bu insanlığın içinde bulunduğu ruhsal durumla, yaşayış biçimiyle ve bütünden kopmuş olmasıyla ilgili. Sonuçta, almamız gereken gerçekten önemli bir ders var. Özümüze dönme, hakikatle tanışma ve aslımızla barışma vakti. Hali hazırda İslamiyetin özü bu. İslamiyet bize hoşgörüyü, farklılıkların birliğini, orta yolda olmayı, dengeli yaşamayı öğütlüyor. İnancımızın gereği olarak da, şu an tüm insanlığın ihtiyacı olarak da baktığımızda yapmamız gereken tek ve ortak bir şey var. Daha farkında bir yaşam sürmek. Aşırılıklardan uzaklaşmak, fazla yemek yememek,fazla uyumamak, fazla giysi eşya bağımlısı olmamak, anlamsız geçimsizlikler yapmamak gerek. Anne,baba,kardeş,arkadaş ve tüm toplumla iletişimize dikkat etmek, her anlamda israftan,şükürsüzlükten,stokculuktan,kin,nefret,öfkeden kaçınmak gerek. Geçmişi bırakamamak,yargılamamak,suçlamamak,ön yargılı olmamak,doğaya,hayvanlara,mazluma eziyet etmeyip,dini inanışları yanlış kullanmaktan,olumsuzu çağırmaktan,kavgacı olmaktan,kaos yaratmaktan kaçınmak gerek… Daha böyle pek çok şey sıralayabiliriz. Elbette yapabileceğimiz çok şey var. Ama en mühimi samimi dua. ‘’Kendini bilen nefsini bilir, nefsini bilen Rabbini bilir.’’ der erenler… Kendimizi bilme vakti, uyanma vakti, silkelenip ruhumuzun varlığını hatırlama vakti. Hep beraber içten, samimi ve güçlü bir şekilde dua etme vakti… Sağlıkla, sevgiyle kalın. Fatma CAN Danışman fatmacan.wordpress.com  
Ekleme Tarihi: 04 Şubat 2021 - Perşembe
Fatma Can

Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?

Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?

Dua etmek ve dua kavramına biraz farklı açıdan bakmak da yarar olduğu düşüncesindeyim. Çünkü dua dinin temeli ve aslında kulluğumuzun en temel hakikati… Aslında yaşantımızın her anı dua… Nefes alıp vermemizden, yeme içmemize, her türlü ihtiyacımızı karşılamamıza varıncaya kadar kulluk bilinciyle yaptığımız her şey bir nevi dua. Çünkü dua sadece namazda okuduğumuz ayeti celileler, sürelerden ibaret değil. Kul olarak acziyetimizin farkındalığıyla, Rabbimize her niyazımız dua hükmünde… Bir de duanın kabulü mevzusu var. İllaki namazda,camide, kilisede, sinagogda,tapınakta dua ediyoruz, orda dua edip orada bırakmak duanın kabulü anlamına gelmiyor. Duanın düşüncelerimizde de duygularımızda da devamlılığı, daha doğrusu tüm benliğimizle varlığını sürdürmesi gerekiyor. Hali hazırda fark etmediğimiz şey, her an düşüncelerimizle yansımalar yaratıyor oluşumuz. Bildiğiniz gibi en güçlü enerji düşüncedir. Düşüncelerimizin izdüşümü de duygularımızdır. Düşünce duygumuzu üretir. İşte esas dua bütünlüklü olan düşüncede duyguda ve sesli olarak niyazımızdır. Ellerimizi dua için nerede açtığımızın bilindiği kadar önemi yoktur. Zaten günümüzde özel tapınaklarda, camilerde, sinagoglarda, hatta Kabe’de dahi dua edilemiyor. İnsanoğlu dua etmeyi, özüyle dua edebilmeyi neredeyse unuttu. Çünkü nefsani arzuları besleyen sadece tüketmeye yönelik sürüp giden yaşam tarzı içerisinde birey, bedenini dinlemekten, ruhuna ses vermeyi ve aslıyla yani hakikatle bağı olan dua edebilme yetisini zannımca çoktan kaybetti. Dua etmeyi ancak başı sıkıştığında, sağlığı ve varlığı tehdit edildiği dönemde hatırlıyor. Ancak böyle bir durumda dua etmeyi hatırlıyor. Söz gelimi 2019 Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan Korona virüsü bütün Avrupa’yı sarmış durumda ve korku, Azrail gibi her yerde kol geziyor. Aynı gemide olduğumuzu ve insanlığın bir bütün olduğunu hatırladığımız yeni bir döneme girdik. İnsanlık aynı güneşi, ayı ve oksijeni paylaşıyor esasında ama bunu çok zaman hatırlamıyor. İşte şimdi tam olarak özümüzle dua etme zamanı. Sadece ölüm korkusuyla başımıza bir şey gelmemesi için değil; aynı zamanda bizden devam edecek olan yeni nesillere bu korkunun aktarılmaması için, bu anlatılmayan hikayelerin sırlarının da şifalanması için bolca ve samimiyetle dua etmeliyiz. Duanın herhangi bir dili de yok; çünkü Yaradanımızın lisan derdi olmadığına hepimiz eminizdir. O yüzden içimizden geldiği gibi, kendi lisanımızla, her yerde her şekilde dua dua dua…

 

Bir günde 60.000 ila 90.000 düşünce ürettiğimiz bilinen bir gerçek. Gündelik yaşamımızda da şayet namaz kılıyorsak, beş vakit namaza ayıracağımız toplam süre maksimum 30 dakika. Namaz süresince Rabbimizle bağlantıda olduğumuzu düşünürsek, geriye kalan 23,5 saatte ne yapıyoruz peki, ne düşünüyoruz, ne hissediyoruz? Ne kadar pozitif enerji yayıyoruz bu kalan sürede? Ve bizim gibi milyarlarca insan var yeryüzünde… Neredeyse tüm insanlık bir gün içerisinde 90 negatif düşünce yayıyor. Yaradılış itibariyle iki kulağımız var, ne dediğimizi önce kendimiz fark edelim, zor gelecek ama sakin konuşmayı başarabildiğimiz zaman, dediklerimizi de fark edebiliriz. Kişi kendini kontrol etmeli, herkes böyle yaparsa ve kendi sorumluluğunu alırsa beyinlerimizin frekansı da iyiye çalışır. Yeryüzündeki bütün insanlar bu dünyaya varlığın bütün bilgileri ile doğdu. Bunu çok kere duydunuz,okudunuz… Bu ne demek? Evet biz yaşayacaklarımızı biliyor ama zamanı gelince hatırlıyoruz, yani yaşadıkça aslında hatırlıyoruz. Ve insanların her birinde yani hepimizde bütün esmalar mevcut, celal de cemal de var, bütün esmalar var. Elbette bütün manalar sadece bir kişide açığa çıkamaz, herkes yaradılış planı gereği Yaradanın projesidir. Esmaları keşfetmeye, özellikle kendimizdeki has esmayı keşfetmeye geldik yeryüzüne. Yaşadığımız herşey bu keşfimizin bir gereği aslında. Özetle DNA’larımızda sadece anne, baba soyundan gelen bilgiler yok, yerel ve morfo genetik bilgilerde var; bu corona bilgisi de var. Peki ,Corona neden RNA ile çalışır, çünkü RNA’lar haberci görevi yapar, yayar;korkuyu besledikçe yayarız. Bu uydusuz, antensiz en hızlı yayma becerimizdir.

İnsan nükleit asitten oluşur,nükleit asitte DNA ve RNA dan oluşur, hücre o forma girer, dönüşür ve onu yaşarız. Düşüncelerimizde ne varsa onu yaşarız.Beyin dalgalarımızı iyiye hizalamak ancak düzenli duayla mümkün. Duanın muazzam bir gücü var, dua ettikçe düşünce ve duygu sistemimizde de dönüşüm yaratır, hayallerimizin ötesinde bir yaşama sahip olabiliriz.

2020 yılı, Çin astrolojisine göre fare yılıdır; su ve metal hakimiyetinde korku dolu bir yıl diye sözü edilir. Depremler,seller,ekonomik sıkıntılar, salgınlar vs. Metal bizim savunma mekanizmamızı yani bağışıklığımızı temsil etmektedir.Akciğerler,solunum,geniz,kalp,timüs bezi,cilt,burun,kalın bağırsak… Mesela bağırsaklarımız bizim bırakamadıklarımızı, sindiremediklerimizi ve de bırakamadıklarımızı bize gösterir.

1333 yılında Çin’de kara veba salgını başladı ve 1348-1351 yılında bu salgın bütün Avrupa’yı etkisi altına alarak milyonlarca insanın ölümüne neden oldu. Bu yüzyıl elbette çok ileride, hem de her açıdan.Bu Korona virüsü esasında bize ders veriyor, varlık bizimle konuşuyor ikaz veriyor.O dönemde de olay yine Çin’de ortaya çıktı; kedileri suçladılar. En büyük ziyanı Vatikan gördü şimdi de İtalya büyük bir zarar görüyor.Adalet bizim işimiz değil elbette. Ancak olaylar tarih boyunca tekerrür ediyor, tamamen bu insanlığın içinde bulunduğu ruhsal durumla, yaşayış biçimiyle ve bütünden kopmuş olmasıyla ilgili.

Sonuçta, almamız gereken gerçekten önemli bir ders var. Özümüze dönme, hakikatle tanışma ve aslımızla barışma vakti. Hali hazırda İslamiyetin özü bu. İslamiyet bize hoşgörüyü, farklılıkların birliğini, orta yolda olmayı, dengeli yaşamayı öğütlüyor. İnancımızın gereği olarak da, şu an tüm insanlığın ihtiyacı olarak da baktığımızda yapmamız gereken tek ve ortak bir şey var. Daha farkında bir yaşam sürmek. Aşırılıklardan uzaklaşmak, fazla yemek yememek,fazla uyumamak, fazla giysi eşya bağımlısı olmamak, anlamsız geçimsizlikler yapmamak gerek. Anne,baba,kardeş,arkadaş ve tüm toplumla iletişimize dikkat etmek, her anlamda israftan,şükürsüzlükten,stokculuktan,kin,nefret,öfkeden kaçınmak gerek. Geçmişi bırakamamak,yargılamamak,suçlamamak,ön yargılı olmamak,doğaya,hayvanlara,mazluma eziyet etmeyip,dini inanışları yanlış kullanmaktan,olumsuzu çağırmaktan,kavgacı olmaktan,kaos yaratmaktan kaçınmak gerek… Daha böyle pek çok şey sıralayabiliriz.

Elbette yapabileceğimiz çok şey var. Ama en mühimi samimi dua. ‘’Kendini bilen nefsini bilir, nefsini bilen Rabbini bilir.’’ der erenler… Kendimizi bilme vakti, uyanma vakti, silkelenip ruhumuzun varlığını hatırlama vakti. Hep beraber içten, samimi ve güçlü bir şekilde dua etme vakti…

Sağlıkla, sevgiyle kalın.

Fatma CAN

Danışman

fatmacan.wordpress.com

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.