Fatma Can
Köşe Yazarı
Fatma Can
 

HAYATIN AKIŞINDA OLMAK

HAYATIN AKIŞINDA OLMAK Allah'ın ikramları sonsuz, ancak maalesef bazen biz kendi aklımızla bunu idrak edemiyoruz, Rabbin sonsuz vericiliği karşısında kendi kısıtlı zihin algımız çerçevesinde, sonsuzluğu dar ediyor ve kendimizi aciz, fakir, muhtaç hissiyle sınırlandırıyoruz. Bu da enerjimizin aşağı çekilmesine sebep oluyor. Su, ekmek, hava, para her zaman var. Rabbin böylesi sonsuz ikramları karşısında bile hissettiğimiz yoksunluk, eksiklik ve kaygı hissi tamamen bizim düşük kapasiteli bakış açımız, 3 belki 4 boyutlu zihin algımızla dünyayı keşfetmeye, dönüştürmeye çalışma çabamızdan geliyor.   Geldiğimiz dönem itibariyle, hepimiz biliyoruz ki şu an bilinç dönüşümü yılındayız, yani Balık çağı bitiyor ve çok yakında Kova çağına geçiyoruz. Bu dönemde bize fazlasıyla iş düşüyor. Beynimizin alışma şeklini bizzat değiştirmek için çabalamak, nefsi tezkiye için, gereği neyse yapmak zorundayız. Bu tamamen kendi kurtuluşumuz için gösterilecek bir çaba. Hali hazırda zaten başımıza gelen her şeyde bizzat sorumlu biziz, Kuran-ı Kerim’de Nisa suresi 79. Ayet şöyle der: ‘’Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen her kötülük de senin nefsindendir.’’   Yargılama, suçlama, kin, nefret, lanet, kıskançlık, hasetlik, inançsızlık, ana babaya, Allah’a saygısızlıktan kurtulmak için neyi bekliyoruz? “Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etmekteyiz. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” der Şems-i Tebrizi. Değişimden korkmamak zorundayız. Hiçbirimiz elbette sütten çıkan ak kaşık değiliz. Nefsi tezkiye çabamız da bu yüzden. İnsan olmanın fıtratı gereği elbet beşer şaşar, ancak çaba gösterenler müstesna. Özümüze dönmek, haddimizi bilmek, Allah'ın ipine sarılmak gerekli. Mavi ya da kırmızı hap yutmakla iş çözülmüyor. Bir bebeğin bile dünyaya geldikten sonra etli yemek yiyebilmesi için ciddi bir zaman geçmesi gerekiyor. Elbette her şeyin bir süreci, aşaması, belirli bir evresi var dönüşmek için ve bir o kadar da bedeli var ödenmesi gereken. Hak etme meselesi her şey esasında ve ancak sebat etmeyi bilenler, sabrı öğrenenler, gerekli çabayı gösterenler başarıya ulaşabilir.   Allahımız  ‘’kul hakkı, yetim, mazlum ahı ile bana gelmeyin’’ der hepimizin bildiği gibi. Bu ne anlama gelir biraz tefekkür etmek gerek… Mesela çalışanlar iş saatlerinde işyerinin internetini telefonunu kağıt kalemini şahsına  kullanıyorsa, diğer insanların zamanlarını ziyan ediyor, haklarına giriyorsa aslında bir yandan da kendi karmalarında sıkıntı oluşturuyorlar farketmeden. Yine örneğin kendi özüne, yaratıcısına yani anne babasına veyahut hayata saygısı olmayan bireyler toplumdan kendilerine saygı beklentisi içindeler. Bunu beklemek ne kadar beyhudedir baktığımızda.. Gelmeyecek otobüs için durakta beklemeye benzer.   Benzeri bir örnek de kendi egoları adına hareket ederek, farketmeden birine takıp illa da bu adam, illada bu kızla evleneceğim saplantısında olanlar. Acaba bu cüreti nereden buluyoruz? Kontrol amiri olamayız, herkes haddini bilmeli, beklentilerini gözden geçirmeli ve hayatın aslında bir hak etme dengesi üzerine kurulu olduğunu farkedebilmeli… Bu konuda yardım alınabilecek sayısız alan var, astroloji danışmanlığı alınabilir mesela. Bu hayatta bizi bekleyen sınavlar neler? Hangi evinin yaralarını sarman gerekli. Potansiyel bir eş adayı varsa, onunla ilgili ve kendimizle ilgili doğru bir süreçte miyiz diye aile dizimi çalışması yapılabilir.. Bazen evlilikler de hayatlarımıza katkı sağlamayacak olabilir çünkü.. Belki de yürümeyecek bir evliliğin arefesinde, baştan fark edilebilen şeyleri görebilmek, ilerde dünyaya gelip, anne babasız çocuklar büyütmekten daha doğru bir seçim olabilir.   Çokca sevgilim ya da kocam, karım beni terk etti mesajları geliyor bana ne yazık ki. Bazen bırakmak, salıvermek toparlanmak için beyhude çabalamaktan da iyi olabilir. Karşılıklı rıza alınmadan, o ilişki onurlandırılıp, affetmeler yaşanmadan ayrılanlar maalesef daha iyi bir gelecek de inşa edemezler. Bu onlardan sonraki gelecek kuşaklara da iyi bir enerji bırakamayacakları anlamına gelir. Meslek değişimlerinde, iş değişikliklerinde, satacağımız ev, arsa araba vs her konuda da bu böyledir, vedalaştığımız her şeyle onurlandırma yapılmalıdır.   Hali hazırda şundan emin olmalıyız ki bazen bir şeyleri değiştirmek, devam etmekten daha hayırlı olabilir. Yine Mevlananın dediği sözü hatırlatmak istiyorum bu noktada.. Dünyam alt üst olur diye endişe etmek neden, bilmiyoruz ki dünyanın altının üstünden daha hayırlı olmayacağını… Yani demeye çalıştığım şey, bazen destek alarak, bazen tefekkürle, yapılabilecek şeyleri elimizden geldiğince yaparak yola devam etmek çok daha hayırlı.. Şimdi buna örnek teşkil edebilecek kısa bir çalışma yapalım. Farz edelim ki bir ilişkiniz sonlandı. Bu ilişkide kişiyi gözümüzün önüne getirerek: ‘’ ..... kişiyle olan ilişkimde yaşadığım her şeyin en yüksek hayrıma gerçekleştiğini biliyorum, …. ile olan ilişkimde yaşadığım her şeyi onurlandırıyorum, onun bendeki enerjisini sevgiyle ona iade ediyor, onda olan enerjimi de sevgiyle almaya niyet ediyorum ‘’  ‘’…. ile ayrılmaya kalben razıyım.’’ deyin. O kişi kimse onu tam olarak hayal edin, karşınızda duruyor: ‘’Benden sana, senden bana gelen enerjiyi şimdi burada sevgiyle kesiyorum’’ da diyebilirsiniz. ‘’Bu kişiyi yaşam alanlarımdan çıkarmak için neler mümkün?’’ sorusu da 21 gün boyunca kendi kendimize ara ara sorulabilir. Ve sorup, bırakın. Yanıt size gelecek, bu süreçte dikkati ve farkındalığı açık tutman yeterli. Akabinde şu tarz cümleler de kurulabilir.: ‘’Akışta kalmamı engelleyen ön yargılarımı, yargılarımı, kontrolcülüğümü, kinimi, öfkemi, kıskançlığımı, aç gözlülüğümü şimdi, şu anda Allah'ım senin ellerine, ala nuruna bırakıyorum. Görünmek adına çıkardığım tüm isyanlarımın, şükürsüzlüklerimin, asiliklerimin şifalanması için serbest bırakıyorum.’’ Ve elimizi alnımıza, iki kaşımızın ortasına koyup "Akışta kalmayı öğrenmeyi seçiyorum." diyebiliriz.   Bilerek bilmeyerek yaptığımız hataların telafisini yapmaya çalışalım, bunun için sadaka verebiliriz. Hayır işlemeye, hayır işlemeye vesile olmaya çalışalım. Peygamber Efendimiz hayra vesile olan hayrı yapmış gibi olur der. Kötüye vesile olan da aynı şekilde aynı oranda nasibini alır. Allah'ımızın bizleri gördüğünü, işittiğini bilmeliyiz. Güzel düşünelim, güzel amel yapalım, güzel niyetler koyalım, ömrümüzü, geçmişimizi geleceğimizi şu anımızı şifalandırmaya gayret edelim, Rabbimizin lütfunun, merhametinin, rahmetinin duasında olalım. Sevgiyle.. dua ile... @reikimelegi instagram adresim Fatma CAN Eğitim Danışmanı
Ekleme Tarihi: 12 Haziran 2021 - Cumartesi
Fatma Can

HAYATIN AKIŞINDA OLMAK

HAYATIN AKIŞINDA OLMAK

Allah'ın ikramları sonsuz, ancak maalesef bazen biz kendi aklımızla bunu idrak edemiyoruz, Rabbin sonsuz vericiliği karşısında kendi kısıtlı zihin algımız çerçevesinde, sonsuzluğu dar ediyor ve kendimizi aciz, fakir, muhtaç hissiyle sınırlandırıyoruz. Bu da enerjimizin aşağı çekilmesine sebep oluyor. Su, ekmek, hava, para her zaman var. Rabbin böylesi sonsuz ikramları karşısında bile hissettiğimiz yoksunluk, eksiklik ve kaygı hissi tamamen bizim düşük kapasiteli bakış açımız, 3 belki 4 boyutlu zihin algımızla dünyayı keşfetmeye, dönüştürmeye çalışma çabamızdan geliyor.

 

Geldiğimiz dönem itibariyle, hepimiz biliyoruz ki şu an bilinç dönüşümü yılındayız, yani Balık çağı bitiyor ve çok yakında Kova çağına geçiyoruz. Bu dönemde bize fazlasıyla iş düşüyor. Beynimizin alışma şeklini bizzat değiştirmek için çabalamak, nefsi tezkiye için, gereği neyse yapmak zorundayız. Bu tamamen kendi kurtuluşumuz için gösterilecek bir çaba. Hali hazırda zaten başımıza gelen her şeyde bizzat sorumlu biziz, Kuran-ı Kerim’de Nisa suresi 79. Ayet şöyle der: ‘’Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen her kötülük de senin nefsindendir.’’

 

Yargılama, suçlama, kin, nefret, lanet, kıskançlık, hasetlik, inançsızlık, ana babaya, Allah’a saygısızlıktan kurtulmak için neyi bekliyoruz? “Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etmekteyiz. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” der Şems-i Tebrizi. Değişimden korkmamak zorundayız. Hiçbirimiz elbette sütten çıkan ak kaşık değiliz. Nefsi tezkiye çabamız da bu yüzden. İnsan olmanın fıtratı gereği elbet beşer şaşar, ancak çaba gösterenler müstesna. Özümüze dönmek, haddimizi bilmek, Allah'ın ipine sarılmak gerekli. Mavi ya da kırmızı hap yutmakla iş çözülmüyor. Bir bebeğin bile dünyaya geldikten sonra etli yemek yiyebilmesi için ciddi bir zaman geçmesi gerekiyor. Elbette her şeyin bir süreci, aşaması, belirli bir evresi var dönüşmek için ve bir o kadar da bedeli var ödenmesi gereken. Hak etme meselesi her şey esasında ve ancak sebat etmeyi bilenler, sabrı öğrenenler, gerekli çabayı gösterenler başarıya ulaşabilir.

 

Allahımız  ‘’kul hakkı, yetim, mazlum ahı ile bana gelmeyin’’ der hepimizin bildiği gibi. Bu ne anlama gelir biraz tefekkür etmek gerek… Mesela çalışanlar iş saatlerinde işyerinin internetini telefonunu kağıt kalemini şahsına  kullanıyorsa, diğer insanların zamanlarını ziyan ediyor, haklarına giriyorsa aslında bir yandan da kendi karmalarında sıkıntı oluşturuyorlar farketmeden. Yine örneğin kendi özüne, yaratıcısına yani anne babasına veyahut hayata saygısı olmayan bireyler toplumdan kendilerine saygı beklentisi içindeler. Bunu beklemek ne kadar beyhudedir baktığımızda.. Gelmeyecek otobüs için durakta beklemeye benzer.

 

Benzeri bir örnek de kendi egoları adına hareket ederek, farketmeden birine takıp illa da bu adam, illada bu kızla evleneceğim saplantısında olanlar. Acaba bu cüreti nereden buluyoruz? Kontrol amiri olamayız, herkes haddini bilmeli, beklentilerini gözden geçirmeli ve hayatın aslında bir hak etme dengesi üzerine kurulu olduğunu farkedebilmeli… Bu konuda yardım alınabilecek sayısız alan var, astroloji danışmanlığı alınabilir mesela. Bu hayatta bizi bekleyen sınavlar neler? Hangi evinin yaralarını sarman gerekli.

Potansiyel bir eş adayı varsa, onunla ilgili ve kendimizle ilgili doğru bir süreçte miyiz diye aile dizimi çalışması yapılabilir.. Bazen evlilikler de hayatlarımıza katkı sağlamayacak olabilir çünkü.. Belki de yürümeyecek bir evliliğin arefesinde, baştan fark edilebilen şeyleri görebilmek, ilerde dünyaya gelip, anne babasız çocuklar büyütmekten daha doğru bir seçim olabilir.

 

Çokca sevgilim ya da kocam, karım beni terk etti mesajları geliyor bana ne yazık ki. Bazen bırakmak, salıvermek toparlanmak için beyhude çabalamaktan da iyi olabilir. Karşılıklı rıza alınmadan, o ilişki onurlandırılıp, affetmeler yaşanmadan ayrılanlar maalesef daha iyi bir gelecek de inşa edemezler. Bu onlardan sonraki gelecek kuşaklara da iyi bir enerji bırakamayacakları anlamına gelir. Meslek değişimlerinde, iş değişikliklerinde, satacağımız ev, arsa araba vs her konuda da bu böyledir, vedalaştığımız her şeyle onurlandırma yapılmalıdır.

 

Hali hazırda şundan emin olmalıyız ki bazen bir şeyleri değiştirmek, devam etmekten daha hayırlı olabilir. Yine Mevlananın dediği sözü hatırlatmak istiyorum bu noktada.. Dünyam alt üst olur diye endişe etmek neden, bilmiyoruz ki dünyanın altının üstünden daha hayırlı olmayacağını… Yani demeye çalıştığım şey, bazen destek alarak, bazen tefekkürle, yapılabilecek şeyleri elimizden geldiğince yaparak yola devam etmek çok daha hayırlı.. Şimdi buna örnek teşkil edebilecek kısa bir çalışma yapalım. Farz edelim ki bir ilişkiniz sonlandı. Bu ilişkide kişiyi gözümüzün önüne getirerek: ‘’ ..... kişiyle olan ilişkimde yaşadığım her şeyin en yüksek hayrıma gerçekleştiğini biliyorum, …. ile olan ilişkimde yaşadığım her şeyi onurlandırıyorum, onun bendeki enerjisini sevgiyle ona iade ediyor, onda olan enerjimi de sevgiyle almaya niyet ediyorum ‘’  ‘’…. ile ayrılmaya kalben razıyım.’’ deyin. O kişi kimse onu tam olarak hayal edin, karşınızda duruyor: ‘’Benden sana, senden bana gelen enerjiyi şimdi burada sevgiyle kesiyorum’’ da diyebilirsiniz. ‘’Bu kişiyi yaşam alanlarımdan çıkarmak için neler mümkün?’’ sorusu da 21 gün boyunca kendi kendimize ara ara sorulabilir. Ve sorup, bırakın. Yanıt size gelecek, bu süreçte dikkati ve farkındalığı açık tutman yeterli. Akabinde şu tarz cümleler de kurulabilir.: ‘’Akışta kalmamı engelleyen ön yargılarımı, yargılarımı, kontrolcülüğümü, kinimi, öfkemi, kıskançlığımı, aç gözlülüğümü şimdi, şu anda Allah'ım senin ellerine, ala nuruna bırakıyorum. Görünmek adına çıkardığım tüm isyanlarımın, şükürsüzlüklerimin, asiliklerimin şifalanması için serbest bırakıyorum.’’ Ve elimizi alnımıza, iki kaşımızın ortasına koyup "Akışta kalmayı öğrenmeyi seçiyorum." diyebiliriz.

 

Bilerek bilmeyerek yaptığımız hataların telafisini yapmaya çalışalım, bunun için sadaka verebiliriz. Hayır işlemeye, hayır işlemeye vesile olmaya çalışalım. Peygamber Efendimiz hayra vesile olan hayrı yapmış gibi olur der. Kötüye vesile olan da aynı şekilde aynı oranda nasibini alır. Allah'ımızın bizleri gördüğünü, işittiğini bilmeliyiz. Güzel düşünelim, güzel amel yapalım, güzel niyetler koyalım, ömrümüzü, geçmişimizi geleceğimizi şu anımızı şifalandırmaya gayret edelim, Rabbimizin lütfunun, merhametinin, rahmetinin duasında olalım.

Sevgiyle.. dua ile...

@reikimelegi instagram adresim

Fatma CAN

Eğitim Danışmanı

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.