Anasayfa Yazarlar Fatma Can Yazı Detayı Bu yazı 1607+ kez okundu.
Fatma Can
Köşe Yazarı
Fatma Can
 

BEDENDEN RUHA, RUHTAN BEDENE…

BEDENDEN RUHA, RUHTAN BEDENE… Çağımızda insanların en çok şikâyette bulunduğu konuların başında stres, uykusuzluk ve gerilim geliyor diyebiliriz. Bu hisler çerçevesinde yaşamı sürdürünce de ister istemez bedenimizde tutulmalar, kramplar, kasılmalar, ağrılar ve kronik yorgunluk baş gösteriyor. Zihnimizde dolanan her şey bedenimize, bedenimizdeki her şey de doğal olarak zihnimize etki ediyor. Stres, sıkıntı, bedende ağrıyla kendini gösteriyor; bedenimizdeki ağrı vb sorunlar da zihnimizde yer ediyor, başka bir şey düşünemiyor oluyoruz. Dolayısıyla bir şekilde her iki alanda da rahatlama sağlamalıyız. Mesela rahatlamaya bedenimizden başlayabiliriz; spor yapmak, yürüyüş yapmak hem bedendeki kaslarımızı rahatlatıp, kandaki oksijen oranımızı yükseltir, hem de beynimize daha fazla oksijen çıktıkça çok daha sağlıklı düşünmeye başlar, doğru kararlar alabiliriz. Fakat çağımız insanının en az vakti ayırdığı alanlardan biri bedensel sağlığı ya da spora yapmak. Oysa spor insanı yormaz, aksine dinçlik verir, enerji verir. Gergin bir ruh halinde uzun süre yaşayan insanlara bir göz atın; hemen hepsinin ortak noktası korku ve endişe içinde uzun süredir yaşıyor olmalarıdır. Ruh halindeki korku-endişe durumu bedeni gerer ve bedendeki gerilim de ruh sağlığını etkilemeye başlayarak, paranoyaya varan sıkıntılar ayol açar. Özetle bedenindeki sinyaller aslında ruhun feryadıdır. Onu ilaçla bastırmak yerine, bedenin ne dediğine, ortaya çıkan fizyolojik durumun temelindeki psikolojik etkiye dikkat kesilmek gerekir. Bedenimizle iletişim kurup, onunla konuşup “rahatla” demeyi başarmak bu işin ilk adımı Bunu yoga yaparak deneyimlemek de mümkün. Hatta en basit meditasyonların da bedeni rahatlattığına, ruh ve beden arasındaki iletişimi sağladığına ve bedenin yumuşadığına birebir şahit olabiliyoruz. Başlangıç olarak rahat olacağınız oturma pozisyonuna geçip, gözlerinizi kapatarak alıp verdiğiniz nefese odaklanabilirsiniz. Nefesin akışına kendinizi bıraktıktan sonra tepeden aşağı kadar bedeninizde dolaşıp, gerilim olan noktalarını arayıp bularak, sanki dostumuzla konuşur gibi dertleşebiliriz. Bedenimizle diyalog kurmak, ona gevşemesini, rahatlamasını söylemek gerek. Bedeninize ”korkacak bir şey yok, ben seninle ilgilenmek için buradayım, tezahürüm için bana ev sahipliği yapıyorsun, sana minnettarım, izin ver sana hizmet edeyim.” deyin. Hatta daha da ilerleyip, zihnimize de rahatlamasını söylebiliriz. Şayet bedenimizle iletişim kurabiliyorsak işte o zaman beynimiz de bizi dinleyecektir. Bedenimizle iletişim kurabildiğimizden emin olunca beynimizin de bize itaat ettiğini deneyimleşebiliriz. Bu biraz zaman alacaktır, ancak biraz sebat lazım… Bedenlerimizi yumuşatamadan, beynimizle iletişime geçmemek yararlı olacaktır; aksi halde üzerimize daha fazla gerginlik alırız. Gerginliğimi bırakamıyorum, rahat olamıyorum, güvende değilim, suçluluk ve yargılamalar beynimi yiyor diyorsanız; belki bireysel seans çalışması almak size ivme kazandırabilir. Bu konularda birçok danışmalıklar verdim ve başarılı sonuçlar alıyoruz. Thetahealing, Reiki, Eft Access Bars ,Kuantum dokunuş vb enerji teknikleri ile bu hisleri dönüştürmek mümkün. Yeryüzünde biz insanlar dışında, aslında her şey akıştadır, akışa uyarlar. Ağaçlar büyür, rüzgâra, yağmura, kuşlara gık demezler. Sular akış yönünde akmaya devam eder, bugün de ters akayım demezler. Bulutlar, yağmurlar, yıldızlar gelir geçer giderler. Hatta hayvanlar âlemine de göz atacak olursak bir fil, bir su aygırı ya da bir penguenin imajıyla ve yaşayışıyla ilgili sıkıntı duymaz. Ben niye böyleyim diyerek kendimizi her açıdan hırpalamaktan, başkalarının bakış açılarıyla yaşamaktan vazgeçmek; elimizdekiler için şükrederek, refah içinde yaşamayı seçmek bizim elimizde. Bedenlerimiz bize Yaradan tarafından verilmiş büyük bir hediye, ruhumuzun evi, mabedi, tekâmülümüz için verilmiş bir lütuf. Ömür boyu tıkır tıkır çalışır, bize ev sahipliği yapar. İşleyişini de sessizce yapar… Bu mucize değil de nedir? İlla âşık olunca bedenimize bakmaya başlar, ona yatırım yapar, saatlerce daha güzel olmak için çaba harcayıp, güzellik merkezlerine koşarız. Neden? Çünkü birisi onu seviyordur… Oysa biz de kendimizi sevebilsek aynı şey olur. Kendimize şefkat, sevgi ve ilgiyle bakabilsek, işte o zaman bedenimiz için de bir şeyler değişir. Hızlı tren yolcuları gibi hayatı es geçerek yaşamaktan vazgeçip, bedenimize hakkınca değer vermeye başlasak, özümüze eğilip farkındalıkla şu yaşamı sürdürebilsek ne iyi olur… Herkese farkındalığı bol bir ömür diliyorum. Sevgilerimle… Fatma CAN Danışman İnstagram adresim:@canfatmacan
Ekleme Tarihi: 05 Mart 2021 - Cuma
Fatma Can

BEDENDEN RUHA, RUHTAN BEDENE…

BEDENDEN RUHA, RUHTAN BEDENE…

Çağımızda insanların en çok şikâyette bulunduğu konuların başında stres, uykusuzluk ve gerilim geliyor diyebiliriz. Bu hisler çerçevesinde yaşamı sürdürünce de ister istemez bedenimizde tutulmalar, kramplar, kasılmalar, ağrılar ve kronik yorgunluk baş gösteriyor. Zihnimizde dolanan her şey bedenimize, bedenimizdeki her şey de doğal olarak zihnimize etki ediyor. Stres, sıkıntı, bedende ağrıyla kendini gösteriyor; bedenimizdeki ağrı vb sorunlar da zihnimizde yer ediyor, başka bir şey düşünemiyor oluyoruz.

Dolayısıyla bir şekilde her iki alanda da rahatlama sağlamalıyız. Mesela rahatlamaya bedenimizden başlayabiliriz; spor yapmak, yürüyüş yapmak hem bedendeki kaslarımızı rahatlatıp, kandaki oksijen oranımızı yükseltir, hem de beynimize daha fazla oksijen çıktıkça çok daha sağlıklı düşünmeye başlar, doğru kararlar alabiliriz. Fakat çağımız insanının en az vakti ayırdığı alanlardan biri bedensel sağlığı ya da spora yapmak. Oysa spor insanı yormaz, aksine dinçlik verir, enerji verir.

Gergin bir ruh halinde uzun süre yaşayan insanlara bir göz atın; hemen hepsinin ortak noktası korku ve endişe içinde uzun süredir yaşıyor olmalarıdır. Ruh halindeki korku-endişe durumu bedeni gerer ve bedendeki gerilim de ruh sağlığını etkilemeye başlayarak, paranoyaya varan sıkıntılar ayol açar. Özetle bedenindeki sinyaller aslında ruhun feryadıdır. Onu ilaçla bastırmak yerine, bedenin ne dediğine, ortaya çıkan fizyolojik durumun temelindeki psikolojik etkiye dikkat kesilmek gerekir. Bedenimizle iletişim kurup, onunla konuşup “rahatla” demeyi başarmak bu işin ilk adımı Bunu yoga yaparak deneyimlemek de mümkün. Hatta en basit meditasyonların da bedeni rahatlattığına, ruh ve beden arasındaki iletişimi sağladığına ve bedenin yumuşadığına birebir şahit olabiliyoruz.

Başlangıç olarak rahat olacağınız oturma pozisyonuna geçip, gözlerinizi kapatarak alıp verdiğiniz nefese odaklanabilirsiniz. Nefesin akışına kendinizi bıraktıktan sonra tepeden aşağı kadar bedeninizde dolaşıp, gerilim olan noktalarını arayıp bularak, sanki dostumuzla konuşur gibi dertleşebiliriz. Bedenimizle diyalog kurmak, ona gevşemesini, rahatlamasını söylemek gerek. Bedeninize ”korkacak bir şey yok, ben seninle ilgilenmek için buradayım, tezahürüm için bana ev sahipliği yapıyorsun, sana minnettarım, izin ver sana hizmet edeyim.” deyin. Hatta daha da ilerleyip, zihnimize de rahatlamasını söylebiliriz. Şayet bedenimizle iletişim kurabiliyorsak işte o zaman beynimiz de bizi dinleyecektir. Bedenimizle iletişim kurabildiğimizden emin olunca beynimizin de bize itaat ettiğini deneyimleşebiliriz. Bu biraz zaman alacaktır, ancak biraz sebat lazım… Bedenlerimizi yumuşatamadan, beynimizle iletişime geçmemek yararlı olacaktır; aksi halde üzerimize daha fazla gerginlik alırız. Gerginliğimi bırakamıyorum, rahat olamıyorum, güvende değilim, suçluluk ve yargılamalar beynimi yiyor diyorsanız; belki bireysel seans çalışması almak size ivme kazandırabilir. Bu konularda birçok danışmalıklar verdim ve başarılı sonuçlar alıyoruz. Thetahealing, Reiki, Eft Access Bars ,Kuantum dokunuş vb enerji teknikleri ile bu hisleri dönüştürmek mümkün.

Yeryüzünde biz insanlar dışında, aslında her şey akıştadır, akışa uyarlar. Ağaçlar büyür, rüzgâra, yağmura, kuşlara gık demezler. Sular akış yönünde akmaya devam eder, bugün de ters akayım demezler. Bulutlar, yağmurlar, yıldızlar gelir geçer giderler. Hatta hayvanlar âlemine de göz atacak olursak bir fil, bir su aygırı ya da bir penguenin imajıyla ve yaşayışıyla ilgili sıkıntı duymaz. Ben niye böyleyim diyerek kendimizi her açıdan hırpalamaktan, başkalarının bakış açılarıyla yaşamaktan vazgeçmek; elimizdekiler için şükrederek, refah içinde yaşamayı seçmek bizim elimizde. Bedenlerimiz bize Yaradan tarafından verilmiş büyük bir hediye, ruhumuzun evi, mabedi, tekâmülümüz için verilmiş bir lütuf. Ömür boyu tıkır tıkır çalışır, bize ev sahipliği yapar. İşleyişini de sessizce yapar… Bu mucize değil de nedir?

İlla âşık olunca bedenimize bakmaya başlar, ona yatırım yapar, saatlerce daha güzel olmak için çaba harcayıp, güzellik merkezlerine koşarız. Neden? Çünkü birisi onu seviyordur… Oysa biz de kendimizi sevebilsek aynı şey olur. Kendimize şefkat, sevgi ve ilgiyle bakabilsek, işte o zaman bedenimiz için de bir şeyler değişir. Hızlı tren yolcuları gibi hayatı es geçerek yaşamaktan vazgeçip, bedenimize hakkınca değer vermeye başlasak, özümüze eğilip farkındalıkla şu yaşamı sürdürebilsek ne iyi olur…

Herkese farkındalığı bol bir ömür diliyorum.

Sevgilerimle…

Fatma CAN

Danışman

İnstagram adresim:@canfatmacan

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.