Kuraklığa ve Açlığa Büyük Adım Yasası Genel Kurul'da

YAŞAM 24.06.2025 - 19:32, Güncelleme: 24.06.2025 - 19:32 353 kez okundu.
 

Kuraklığa ve Açlığa Büyük Adım Yasası Genel Kurul'da

Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunulan ve 20 Haziran'da Komisyondan geçen "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi", Genel Kurul oturumuna geliyor. TEMA Vakfı yaptığı yaşamın doğasını, yaşamını ve ortak geleceğimizi tehdit eden bu tekliflerin reddedilmesini bir kez daha vurguladı.

  TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, teklifin yalnızca portföy olmadığını, sosyal ve hukuki açıdan da büyük risklerin barındırıldığına dikkat ederek aktivitede bulunduğunu söyledi: "Maden Kanunu, 4 Haziran 1985 yılında şifrelendin bu yana 30 kez değiştirildi. Bu yazının çoğu madencilik işlemleri yapılabilirken doğa korumasını açıkladı. 2004'te kullanılan eşyaların büyük ölçüde serbest bırakıldı. Örneğin Madde 7'de yapılan değişiklikle ormanlar, milli parklar, özel çevre koruma alanları gibi pek çok bölge madenciliğe açılabilir hâle geldi. Adeta Maden Kanunu, diğer çevre ve doğa koruma kanunlarının üzerinde bir yasa gibiydi. 2009/7 sayılı Başbakanlık Genelgesi ise Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) işlemlerinin gerçekleştirilmesi, doğanın ve hayatın üzerindeki tahribat riski artırıldı. Yüz ölçümünün %93'ü yapılmış ruhsatlı bir kent olabilir mi? TEMA Vakfı'nın 2019 yılından bu yana devam ettiği lisans harita çalışmaları kapsamında, 29 ilde IV. Grup (altın, gümüş, kömür, bakır, nikel vb.) maden ruhsatlarının yoğunluğu incelendi. Bu çalışma, söz konusu illerin yüz ölçümünün ortalama %67'sinin bu madenlere ruhsatlandırıldığını ortaya koydu. Gümüşhane'nin %93'ü, Kütahya'nın ise %92'si IV. Grup madencilik ruhsatlarıyla kaplanmış durumda. Deniz Ataç, bu duruma dikkat ederek, "Yaptığımız sadece IV. Grup maden hizmetlerine bakıldı. Bu oranlara kum, mermer, taş ocakları dahil değil. Bu grup sadece; metal madenler, kömür madenleri ve endüstriyel ham maddeler dahil. Ruhsat verilen bu alanları doğar, üretim sürecinin kapatılma işlemine kadar geri dönüşü olmayan şekilde zarar görür. Hatta kapandığında, alanı terk ettikten sonra dahi, sahada kalan liç, pasa ve barajları kurtuluyor. Bu Kurucu devam ediyor Başkanımız ve Toprak Dedemiz merhum Hayrettin Karaca'nın dediği gibi tekrarlıyoruz: 'Yaşamak yaşatacaksın.' Ekosistem bütünlüğü ve sürekliliği için doğal ve kültürel alanlarımız madencilik faaliyetlerine kanunla kapatılmalıdır. "Bu teklifin doğasını korumuyor, onu yok diyor" Genel Kurula gelen yasa teklifi; Maden Kanunu'nun yanı Çevre Kanunu, Mera Kanunu, sıra Elektrik Piyasası Kanunu ve Yenilenebilir Enerji Kanunu gibi çok sayıda düzenlemeyi doğrudan gösteriyor. "Ekonomik istikrar" ve "milli çıkar" sunulan değişiklikler, doğal varlıklarımızın üzerindeki baskıyı artırıyor. Yasa teklifinin kamu politikalarının ilkelerini aralıklı doğa koruma yöntemlerini "engel" olarak besleme ve "bu engellerin" bakımını kolaylaştıran Ataç, "Bu teklif doğayı korumuyor, onu yok sayıyor. Sunulan parçaları ile lisans parçaları ve izin veren rekabetçi depolamalar hızlandırılıyor. Kamu depolarının ÇED bileşenlerindeki görüş verme süresi 3 ayla sınırlandırılıyor; süre içinde yanıtlayan görüşler otomatik olarak ücretsiz sayılıyor. Tüm izin ve ruhsatın tek bir kurumda, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nde (MAPEG) toplanıyor. Korunan politikalarının söndürülmesi sağlanıyor.Bizler hava suyu, ormanı, önce destekleyen ve bugün kullandığımız, cuma komisyonundan geçen teklifler derin bir üzüntü yaratır.Eğer bu teklifler korunursa sadece adı "korunan" olarak kalır. Bizler bu yöne içerirken yasa tekliflerinde bu yaklaşıma izin verilmesine izin verilmesi ne yazık ki mümkün değil." şeklinde konuştu. Su ve gıda güvenliği için tehlike çok büyük, yaşamı savunmalıyız! Böylesine kritik bir gündemle çalışma TBMM Komisyonu'nda yapılan görüşmelerde 25,5 saat boyunca aralıksız ileri sürüldü ve teklifler ne yazık ki komisyonda kabul edildi. Meclis Genel Kurulu'nda bu teklif görüşülecek. Eğer bu teklifler yasalaşırsa doğal ve kültürel varlıklarımız üzerinde madencilik baskı artacak, yurttaşın mülkiyeti ve kullanma hakkı sınırlandırılacak, acil kamulaştırma uygulamaları yaygınlaştırılacak. Bu düzenlemelerin yalnızca doğa üzerinde değil, birçok alanda tehlike yarattığını söyleyen Deniz Ataç, "Yaşamı savunmalıyız. Bu teklifin yasalaşması aynı zamanda geçimlik tarımla uğraşan çiftçiler, kırsal yaşam, gıda güvenliği açısından da ciddi tehditler barındırıyor. Yasa teklifindeki hükümler, ekosistemin bütünlüğünü zedelediği gibi sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama gücü da çağırıyor. TEMA Vakfı olarak bir kez daha dahadauz; kuşakların yaşam hakkı korunmalıdır." dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunulan ve 20 Haziran'da Komisyondan geçen "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi", Genel Kurul oturumuna geliyor. TEMA Vakfı yaptığı yaşamın doğasını, yaşamını ve ortak geleceğimizi tehdit eden bu tekliflerin reddedilmesini bir kez daha vurguladı.

 

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, teklifin yalnızca portföy olmadığını, sosyal ve hukuki açıdan da büyük risklerin barındırıldığına dikkat ederek aktivitede bulunduğunu söyledi:

"Maden Kanunu, 4 Haziran 1985 yılında şifrelendin bu yana 30 kez değiştirildi. Bu yazının çoğu madencilik işlemleri yapılabilirken doğa korumasını açıkladı. 2004'te kullanılan eşyaların büyük ölçüde serbest bırakıldı. Örneğin Madde 7'de yapılan değişiklikle ormanlar, milli parklar, özel çevre koruma alanları gibi pek çok bölge madenciliğe açılabilir hâle geldi. Adeta Maden Kanunu, diğer çevre ve doğa koruma kanunlarının üzerinde bir yasa gibiydi. 2009/7 sayılı Başbakanlık Genelgesi ise Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) işlemlerinin gerçekleştirilmesi, doğanın ve hayatın üzerindeki tahribat riski artırıldı.

Yüz ölçümünün %93'ü yapılmış ruhsatlı bir kent olabilir mi?

TEMA Vakfı'nın 2019 yılından bu yana devam ettiği lisans harita çalışmaları kapsamında, 29 ilde IV. Grup (altın, gümüş, kömür, bakır, nikel vb.) maden ruhsatlarının yoğunluğu incelendi. Bu çalışma, söz konusu illerin yüz ölçümünün ortalama %67'sinin bu madenlere ruhsatlandırıldığını ortaya koydu. Gümüşhane'nin %93'ü, Kütahya'nın ise %92'si IV. Grup madencilik ruhsatlarıyla kaplanmış durumda.

Deniz Ataç, bu duruma dikkat ederek, "Yaptığımız sadece IV. Grup maden hizmetlerine bakıldı. Bu oranlara kum, mermer, taş ocakları dahil değil. Bu grup sadece; metal madenler, kömür madenleri ve endüstriyel ham maddeler dahil. Ruhsat verilen bu alanları doğar, üretim sürecinin kapatılma işlemine kadar geri dönüşü olmayan şekilde zarar görür. Hatta kapandığında, alanı terk ettikten sonra dahi, sahada kalan liç, pasa ve barajları kurtuluyor. Bu Kurucu devam ediyor Başkanımız ve Toprak Dedemiz merhum Hayrettin Karaca'nın dediği gibi tekrarlıyoruz: 'Yaşamak yaşatacaksın.' Ekosistem bütünlüğü ve sürekliliği için doğal ve kültürel alanlarımız madencilik faaliyetlerine kanunla kapatılmalıdır.

"Bu teklifin doğasını korumuyor, onu yok diyor"

Genel Kurula gelen yasa teklifi; Maden Kanunu'nun yanı Çevre Kanunu, Mera Kanunu, sıra Elektrik Piyasası Kanunu ve Yenilenebilir Enerji Kanunu gibi çok sayıda düzenlemeyi doğrudan gösteriyor. "Ekonomik istikrar" ve "milli çıkar" sunulan değişiklikler, doğal varlıklarımızın üzerindeki baskıyı artırıyor.

Yasa teklifinin kamu politikalarının ilkelerini aralıklı doğa koruma yöntemlerini "engel" olarak besleme ve "bu engellerin" bakımını kolaylaştıran Ataç, "Bu teklif doğayı korumuyor, onu yok sayıyor. Sunulan parçaları ile lisans parçaları ve izin veren rekabetçi depolamalar hızlandırılıyor. Kamu depolarının ÇED bileşenlerindeki görüş verme süresi 3 ayla sınırlandırılıyor; süre içinde yanıtlayan görüşler otomatik olarak ücretsiz sayılıyor. Tüm izin ve ruhsatın tek bir kurumda, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nde (MAPEG) toplanıyor. Korunan politikalarının söndürülmesi sağlanıyor.Bizler hava suyu, ormanı, önce destekleyen ve bugün kullandığımız, cuma komisyonundan geçen teklifler derin bir üzüntü yaratır.Eğer bu teklifler korunursa sadece adı "korunan" olarak kalır. Bizler bu yöne içerirken yasa tekliflerinde bu yaklaşıma izin verilmesine izin verilmesi ne yazık ki mümkün değil." şeklinde konuştu.

Su ve gıda güvenliği için tehlike çok büyük, yaşamı savunmalıyız!

Böylesine kritik bir gündemle çalışma TBMM Komisyonu'nda yapılan görüşmelerde 25,5 saat boyunca aralıksız ileri sürüldü ve teklifler ne yazık ki komisyonda kabul edildi. Meclis Genel Kurulu'nda bu teklif görüşülecek.

Eğer bu teklifler yasalaşırsa doğal ve kültürel varlıklarımız üzerinde madencilik baskı artacak, yurttaşın mülkiyeti ve kullanma hakkı sınırlandırılacak, acil kamulaştırma uygulamaları yaygınlaştırılacak.

Bu düzenlemelerin yalnızca doğa üzerinde değil, birçok alanda tehlike yarattığını söyleyen Deniz Ataç, "Yaşamı savunmalıyız. Bu teklifin yasalaşması aynı zamanda geçimlik tarımla uğraşan çiftçiler, kırsal yaşam, gıda güvenliği açısından da ciddi tehditler barındırıyor. Yasa teklifindeki hükümler, ekosistemin bütünlüğünü zedelediği gibi sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama gücü da çağırıyor. TEMA Vakfı olarak bir kez daha dahadauz; kuşakların yaşam hakkı korunmalıdır." dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.