SANAT, LEFKOŞA ve GİRNE'YE YAYILDI!
SANAT, LEFKOŞA ve GİRNE'YE YAYILDI!
ARUCAD MEZUNLARININ SERGİLERİYLE SANAT, LEFKOŞA ve GİRNE'YE YAYILDI!
ARUCAD MEZUNLARININ SERGİLERİYLE SANAT, LEFKOŞA ve GİRNE'YE YAYILDI!
Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi (ARUCAD) 2024–2025 Akademik Yılı Bahar Dönemi mezunlarının mezuniyet sergileri, Lefkoşa ve Girne'de sanatseverlerle buluştu. Plastik Sanatlar ve Seramik bölümünün mezuniyet kutlamaları kapsamında hazırladıkları sergiler, hem tematik çeşitlilik hem de farklı mekânlara terapiyle dikkat çekildi. Girne Halk Kütüphanesi, Art Space, The Old Grapevine Restaurant, Sevda Orr Studio, Vehit Güney Sanat Merkezi, Atölye 5|2, Studio 12 ve E'vivian Boutique gibi mekanlarda gerçekleşen sergiler, ünlülerin bireysel üretimlerini izleyiciyle buluşturdu.
Emre Can Kaya'nın “ Gerçekliğin Çarpıtılması” başlıklı sergisi, tanıtıcı imgeleri dönüştürerek izleyiciyi algılama ve anlam arasındaki kapsamlı alana dolaşmaya davet etti. Olga Bayram'ın “ Gizli Katmanlar” sergisi zaman zaman, hafıza ve kimlik temalarını katlananlarla işlerken, onun eser izleyicisinin içsel bir kitabı ortaya çıktı.
Nevin Ersoy'un “ Desenler” başlıklı sergisi, pastel ve neon renklerin dolaşıklıkları ile şekillenen figüratif kapsamlar aracılığıyla toplumdaki üstlenilen rolleri, ülkelerdeki dinamikleri ve bireysel kalıplarla birlikte kurulduğu sorguladı. Çiğde Kahvecioğlu'nun “ Birthcry” adlı sergisi, sanatçının kişiliği üzerinden duygu durumu, benlik ve yenilikçiliği sorgularken, bilinçaltıyla bağlantılı bastırılmış duygular soyut biçimde yansıttı. Nina Nazarova'nın zaman kontrol etme çabasının yanıltıcılığına dikkat çeken “Your Life Calendar” sergisi, izleyicilerinin yaşadığı geçici farkı ve varoluşu gerçekten yaşama üzerine düşündürdü.
Elif Aksoy'un “ Mask Off” sergisi, içsel benlik ile sosyal kimlikarasında kurulan köprüyü maskeler ve otoportreler aracılığıyla ele geçirildi. Hasan Kayıplar'ın “ Eriyen Sınırlar: Anıların ve Göçün Çarpıştığı Yer” isimli sergisi, göçün bireysel ve kolektif hafızadaki varlıkları sorgulayarak hafızayı, yardımlaşmayı ve varlığın eriyen sınırlarını kıldı.
Melisa Kızılkanat'ın psikoz deneyiminin yaratıcı bir gerçeklik biçimi olarak ele aldığı sergisi “Evasion” , algının ve benliğin çözülmeye başladığı bu zihinsel alanda, izleyiciyi hem teorik hem de kendi gölgelerine bakmaya davet etti. İnci Tanem Erdem ' Silhouette ' isimli sergisinde ise hafızanın kırılganlığını, zamanında silinmeye yüz tutmuş ama içimizde yaşamaya devam eden anıları görünmeye çalıştı.
Bahar Küçüksu'nun “ Nuans” sergisi, bireyler arasındaki farklılıklar ve toplumsal benzerlikleri ortaya koymayı, seramik formlarla insan tarafından bilinena dışarıdan bakmayı önerdi. Kirsten Andres Köksal'ın “ Lady Lapiti'nin Escapist Dreamworld” adlı sergisi ise düşsel anlatılar ve karakterlerle örülü, kaçışa açık bir dünya sundu.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.