GÜL FENNİBİLEK ERKEK Mİ OLUYOR?

YAŞAM 01.06.2021 - 08:52, Güncelleme: 29.09.2023 - 04:46 1285+ kez okundu.
 

GÜL FENNİBİLEK ERKEK Mİ OLUYOR?

“ANNE BEN Bİ ERKEK OLUP DÖNÜCEM” ADLI KİTABIN YAZARI MEDİKAL ESTETİK HEKİMİ DR. GÜL FENNİBİLEK KİTABININ ADIYLA SEVENLERİNİ ŞAŞIRTTI..   Doktor kimliğinin yanı sıra bateri, yaşam koçluğu, pilates eğitmenliği, tenis, şan, direk dansı, oyunculuk ve piyano eğitimleri de alıp tüm bunları hobi ve iş olarak sürdüren  Medikal Estetik Hekimi Dr. Gül Fennibilek, büyük ilgi gören “Anne Ben Bi Erkek Olup Dönücem” adlı kitabının doğuş öyküsünü anlattı.    Türkiye’de zaman zaman gündeme gelen estetik facialarının tedavisindeki başarınızla sizi aslında herkes tanıyor ancak, yaşam hikayenizi bir de bizim için özetleyebilir misiniz?   Malatya’nın Arguvan ilçesinin bir köyünde, bankacı bir baba ve ebe bir annenin 3 çocuğundan biri olarak dünyaya geldim. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. İlk görev yerim olan Muş’ta iki yıl zor şartlara rağmen çalıştım. 2001 yılında Adana’ya yerleştim. İtalya ve Ankara’da aldığım eğitimlerin ardından başladığım Medikal Estetik Hekimliğini aşkla sürdürüyorum.    Sizi tanıyanlar renkli bir kişiliğe sahip olduğunuzdan söz ediyorlar. Bunu neye bağlıyorsunuz?   Hayata pozitif yönleriyle bakmayı bilen bir insanım. Mesleğimin yanı sıra hobi olarak 17 yıldır müzikle uğraşıyorum. 30 yaşımdan sonra bateri eğitimleri aldım. Uzun yıllar baterist olarak mekanlarda sahneye çıktım. Bu sırada sesim de keşfedilince bu yönümü de kullanmaya karar verdim. Hayatımda sanat olmadan zaten yaşayamam. Tüm bunların yanı sıra tenis, yaşam koçluğu, pilates eğitmenliği, şan, direk dansı, oyunculuk ve son olarak piyano eğitimleri de alıp tüm bunları hobi ve iş olarak hayatıma dahil ettim.  “Renkli Sima” benzetmesi renkli yaşam tarzımdan kaynaklanıyor olabilir.    Bu kadar çok şeyi bir arada yapacak enerjiyi nereden buluyorsunuz?   Ülkemizde bir kadın olarak yaşamak her anlamda zor ve bu şartların kadınlar üzerinde depresyona ve birikmiş öfkeye neden olduğunu gayet iyi biliyorum. Ben bu tür çöküntülere girmektense bu duyguları dönüştürmeyi tercih ediyorum. İnsan merak duyduğu şeylerle uğraşırken kendi içsel çöküntülerinden uzaklaşır. O yüzden ben de bu şekilde hareketli ve üretken bir yaşamı seçtim. Boş geçirdiğim tek dakika bile olmadı hayatımda ve bundan sonra da olmasın. Zamanım değerli..   Kendi ayakları üzerinde durabilen, özgüvenli, mesleğinde başarılı, “rol model kadın” olarak gösteriliyorsunuz. Çocukluğunuz da da böylesine tuttuğunu koparan bir yapınız mı vardı, yoksa hayat şartları sizi “güçlü kadın olmaya mı” zorladı.   Babam biz çocukken oldukça baskıcı ve otoriter bir insandı. Okul dışında herhangi bir yere gitmemize bile müsade etmezdi. İnternet de olmadığı için evin dışındaki yaşamı ben okuduğum kitap ve ansiklopedilerden anlamaya çalıştım. Ayrıca asi ve isyankâr bir ruhum vardı, hâlâ da öyleyim.    Üniversite çağına geldiğimde babam başka bir şehirde okumama izin vermediği için “yanınızda okursam intihar ederim” tehdidiyle babamı ikna edip Eskişehir’de okudum ben. Fakat ilk zamanlarda okula giden otobüs durağına yürümeye bile korktum. Dış dünyaya adapte olmam her ne kadar benim için zor olsa da iyi ki ailemden uzakta okudum. Çünkü hem ayaklarımın üzerine sağlam basmayı hem de güçlükler karşısında sağlam kalmayı bu şekilde öğrendim. Sonra da zaten hayat şartları karşısında cesur adımlar attıkça, yani ideallerim ve amaçlarım için mücadele ettikçe daha da güçlü bir kadın oldum diye düşünüyorum..   On parmağınızda on marifet misali bunca yoğun tempoya bir de yazarlığı dahil ettiniz. Kitap yazma fikri nasıl oluştu? Ailede edebiyatçı var mı?  yani genlerden gelen bir özellik mi?   Ailemde yazar yok. Kitap yazma fikrim de yoktu aslında. Çünkü yoğun bir tempodayım. Müzik var, bateri var, şarkı söylemek var, spor var, hepsinden önemlisi yoğun bir işim var.   3 – 4 yıl kadar önce bir arkadaşım bana bir kitap hediye etti. “Keşke kadın olsam” diye bir kitaptı.  Yazarı Aykut Öğüt. Bu kitabı iki günde bitirdim. Bence yazarın bizim gibi güçlü kadınlar hakkında hiç fikri yoktu. Hep ezik kadınlardan bahsediyordu. Kadınların erkekler olmadan kendilerini yarım gibi hissettiklerini, hayatlarını onlar için feda ettiklerinden bahsediyordu. Ben bunu okudukça ona cevap veresim geldi.    Bu yazarın bir arkadaşımın tanıdığı olduğunu öğrenince, arkadaşımdan rica ettim. Ben bir mail yazacağım, arkadaşım da yazara gönderecekti. Ama yazdım yazdım bitmiyor. Sayfalar dolusu bir yazı oldu. Sonra dedim ki “Neden ben kitap yazmıyorum?”.    Güzel, alımlı, bakımlı ve birçok insanın olmak istediği yüz ve fiziğe sahip bir insansınız. Sizin için “erkek gibi kadın” derken sanırım karakterinizi, ciddi yapınızı kastediyorlar. “Dominant yapı” benzetmeleri de yapılıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?     Ben güzel ve bakımlı olmayı bilen ve çok da seven bir kadınım evet… Fiziken birçok insanın olmak istediği bir noktadayım fakat hayatım sadece buna odaklı değil. Öncelikle güzel bir yüz ve fizik, bir yere kadar önemlidir. İçi boş güzellikten nefret ederim. Evet fiziğime çok önem veriyorum fakat hayatımın diğer değerlerine de çok emek verdim ben. Özellikle mesleğim başta olmak üzere yapmak istediğim her türlü aktivasyon ve hobi için çok çabaladım ve çok okudum. Merak ettiğim her şeyi öğrenmek için de çok zaman harcadım. Hiç boş oturmadım..   Tüm bunlara rağmen marjinal ve güzel bulunan dış görüntüm ve biraz da sempatik tavrım nedeniyle bir dönem bazı insanların ciddiye alamadığını gördüm.    Bizim ülkede güzelsen ve sempatiksen başarın çok kabul görmüyor ilk etapta. Çünkü hobileriyle de ön plana çıkan ve güzel addedilen bir kadın doktorun aynı zamanda mesleki başarı gösteremeyeceğini düşünüyor insanlar. Fakat insanlar beni işimi yaparken ya da daha yakından tanıdıklarında duruşumdaki hafif sert, keskin ve ciddi tavıra şaşırırlar ve çok da dile getirirler bunu..    Özellikle işim söz konusu olduğunda ben pek de minnoş bir karakter değilim. Renkli bir yapım olsa bile işimi yaparken pür dikkat çalışırım. Çevrem ise benim genelde dominant ve gölgesi ağır bir karakter olduğumu söyler. Ama hayatın eğlenceli tarafını da sonuna kadar yaşarım. Her şey yerinde lazım bence. Yani denge lazım..   Kitabınızda nelerden bahsediyorsunuz, odak noktası kadınlar mı ?    Kitabımda hem kendi yaşamımdan hem de daha çok kadınlar olmak üzere dinlediğim hastalarımın öykülerinden bahsederek toplumsal bir analiz yaptım ve okuyuculara naçizane önerilerde bulundum..   7 yıl Adana Ruh Sağlığı Hastanesi acil psikiyatri ve 3 yıl da taciz ve tecavüz nedenli devlet himayesinde olan kızların bulunduğu yurtta doktorluk yaptım ben. İnsana çok dokunan gerçek hikayeler dinledim, tanık oldum. Bu süreçte ve de toplamda 20 yıldır hem medikal estetik hekimliği hem de aynı zamanda yaşam koçluğu da yaptığım için karakter ve toplumsal analiz konusunda iyi olduğumu düşünüyorum. Pek çok insan bana kendi sorunlarını anlatmayı sever. Bu şekilde tabi pek çok da hikaye biriktirdim beynimde..   Kendi yaşamımdan neden bahsettiğime gelince; dışardan görünen enerjik ve pozitif duruşum nedeniyle herkes beni inanılmaz olanaklar içinde ve pamuklara sarılı bir hayat yaşadığımı zanneder. Hâlbuki büyük imkanlarla ve sevgi dolu büyümedim ben hiç. Hatta çoğu zaman baskı, kısıtlama ve engellemeler içinde büyüdüm ben. Bu durum ben “erkek gibi” oldukça değişti. Mizacım sertleştikçe yani erkekleştikçe, hiç kimse bana baskı kurmaya cesaret edemedi. Bu bana tam da istediğim özgürlüğümü verdi işte. Trajikomik bir durum bence bu.. Halbuki böyle değildim ben. Bateri çalmam dışında erkeksi bir yanım yoktu. Fakat  bir yanılsama olmasın, bence erkeklerin olamadığı bir erkeklikten bahsediyorum burada.. Yani önce insan olmaktan sonra da cinsiyetlerin gerçek sorumluluklarından bahsediyorum..   Bir erkek bunları gerçekleştiremediğinde onun da sorumluluğunu kadın üstleniyor. Haliyle kadın artık “erkek gibi” olmaya başlıyor.. İşte kitabımda genel olarak bunları anlattım.. Hem kadınların hem de erkeklerin nasıl güçlü bir insan haline dönüşebileceğini anlatmaya çalıştım..Tabi anlattığım konular her ne kadar ciddi olsa da çoğunlukla esprili bir dille yazdım.. Zira toplumumuzda kitap okuma oranı oldukça düşük.. Dolayısıyla sıkılmadan ve gülümseyerek okunması için böyle bir dil kullandım.   Kitabın adının yanlış anlaşılmalara yol açabileceğini düşündünüz mü?   Kesinlikle evet.. Cinsiyet değiştireceğimle ilgili şüpheye düşenler bile oldu aslında, ama cinsiyet değiştirmek gibi bir niyetim yok.. Kadın olmaktan gayet memnunum.. Fakat ne kadar yanlış anlaşılmalara neden olursa olsun kitabımı okuyanların erkeklik ve kadınlıkla veya toplumsal iletişimimizle, ilişkilerimizle alâkalı çok manidar konuları bambaşka açılardan göreceklerine eminim..   Üç yıldır üzerinde uğraştığım bu kitabımla birlikte benim niye bu kadar deli ve aykırı olduğumu, niye bu kadar sivri dilli olduğumu, niye durursam öleceğimi zannettiğim oldukça hareketli ve tempolu bir yaşantı seçtiğimi, ama en önemlisi de her ne kadar dış görüntümle güzelliğime her zaman düşkün olsam da…  iş olarak kadınları güzelleştirmek ve mutlu etmek istediğim bu mesleği seçsem de, neden zamanla içten içe erkekleştiğimi anlatmaya çalıştım bu kitabımda.. Erkek olmaya mecbur bırakıldığım uzun ince yolumu özetledim..   Yani bir yerde kadınları “erkek gibi” olmaya çevre mi zorluyor?    Evet bir bakıma öyle tabi..Bir kadın kendi idealleri için ve amaçları doğrultusunda sağlam bir şekilde ve özgürce yaşamak istiyorsa hayat daha çok mücadele ile geçiyor..Yani benim için öyle oldu..Tabi bu mücadele içinde geçen süreç,haliyle beni dönüştürdü..Hayatım boyunca yeri geldi ben babam oldum, ben kocam oldum, sevgilim oldum..Yani ben bir erkek oldum.. Şimdilerde ben artık çok daha özgür ve bağımsızım. Daha sarsılmazım, daha sivriyim, hırçınım, hatta duygusuz ve daha düzüm erkek gibi.. Ama bir farkla ..Ben zararsızım ve hepsinden önemlisi insanlığımı kaybetmedim.. Hâlâ insanım.. Bu çok önemli..   Kitabınızı annenize ithaf etmenizin nedeni nedir?    Bu kitabı ben  erkeklere, her açıdan güçlü bulduğum kadınlara ve evet en çok da anneme ithaf ediyorum.. Annem maddi manevi kısıtlı ve zorlu bir yaşam geçirmiş ama bunlardan hiç şikayet etmeden gerçekten de çok çalışmış ve ayakta kalmayı başarmış bir kadındır.. En şaşırdığım tarafı ise insan sevgisini hiç kaybetmemiş bir kadın o.. Asıl gücü de işte orada.. Bu konulara kitabımda ayrıntıyla yer verdim..   Kitabınız yaklaşık bir ay kadar önce kitap severler ile buluştu. Aldığınız ilk tepkiler nedir?    Kadınlardan da erkeklerden de yoğun bir ilgi gördü kitabım. Bundan çok mutluyum. Aldığım tepkiler çok güzel. İnsanlar kitaptaki hikayelerin bazılarında kendilerini bulduklarını söylüyorlar. Çünkü benim anlattıklarım senaryo değil hayattan gerçek kesitler sundum. Tüm okurlarıma teşekkür ediyor, kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum.

“ANNE BEN Bİ ERKEK OLUP DÖNÜCEM” ADLI KİTABIN YAZARI MEDİKAL ESTETİK HEKİMİ DR. GÜL FENNİBİLEK KİTABININ ADIYLA SEVENLERİNİ ŞAŞIRTTI..

 

Doktor kimliğinin yanı sıra bateri, yaşam koçluğu, pilates eğitmenliği, tenis, şan, direk dansı, oyunculuk ve piyano eğitimleri de alıp tüm bunları hobi ve iş olarak sürdüren 

Medikal Estetik Hekimi Dr. Gül Fennibilek, büyük ilgi gören “Anne Ben Bi Erkek Olup Dönücem” adlı kitabının doğuş öyküsünü anlattı. 

 

Türkiye’de zaman zaman gündeme gelen estetik facialarının tedavisindeki başarınızla sizi aslında herkes tanıyor ancak, yaşam hikayenizi bir de bizim için özetleyebilir misiniz?

 

Malatya’nın Arguvan ilçesinin bir köyünde, bankacı bir baba ve ebe bir annenin 3 çocuğundan biri olarak dünyaya geldim. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. İlk görev yerim olan Muş’ta iki yıl zor şartlara rağmen çalıştım.

2001 yılında Adana’ya yerleştim. İtalya ve Ankara’da aldığım eğitimlerin ardından başladığım Medikal Estetik Hekimliğini aşkla sürdürüyorum. 

 

Sizi tanıyanlar renkli bir kişiliğe sahip olduğunuzdan söz ediyorlar. Bunu neye bağlıyorsunuz?

 

Hayata pozitif yönleriyle bakmayı bilen bir insanım. Mesleğimin yanı sıra hobi olarak 17 yıldır müzikle uğraşıyorum. 30 yaşımdan sonra bateri eğitimleri aldım. Uzun yıllar baterist olarak mekanlarda sahneye çıktım. Bu sırada sesim de keşfedilince bu yönümü de kullanmaya karar verdim. Hayatımda sanat olmadan zaten yaşayamam. Tüm bunların yanı sıra tenis, yaşam koçluğu, pilates eğitmenliği, şan, direk dansı, oyunculuk ve son olarak piyano eğitimleri de alıp tüm bunları hobi ve iş olarak hayatıma dahil ettim.  “Renkli Sima” benzetmesi renkli yaşam tarzımdan kaynaklanıyor olabilir. 

 

Bu kadar çok şeyi bir arada yapacak enerjiyi nereden buluyorsunuz?

 

Ülkemizde bir kadın olarak yaşamak her anlamda zor ve bu şartların kadınlar üzerinde depresyona ve birikmiş öfkeye neden olduğunu gayet iyi biliyorum. Ben bu tür çöküntülere girmektense bu duyguları dönüştürmeyi tercih ediyorum. İnsan merak duyduğu şeylerle uğraşırken kendi içsel çöküntülerinden uzaklaşır. O yüzden ben de bu şekilde hareketli ve üretken bir yaşamı seçtim. Boş geçirdiğim tek dakika bile olmadı hayatımda ve bundan sonra da olmasın. Zamanım değerli..

 

Kendi ayakları üzerinde durabilen, özgüvenli, mesleğinde başarılı, “rol model kadın” olarak gösteriliyorsunuz. Çocukluğunuz da da böylesine tuttuğunu koparan bir yapınız mı vardı, yoksa hayat şartları sizi “güçlü kadın olmaya mı” zorladı.

 

Babam biz çocukken oldukça baskıcı ve otoriter bir insandı. Okul dışında herhangi bir yere gitmemize bile müsade etmezdi. İnternet de olmadığı için evin dışındaki yaşamı ben okuduğum kitap ve ansiklopedilerden anlamaya çalıştım. Ayrıca asi ve isyankâr bir ruhum vardı, hâlâ da öyleyim. 

 

Üniversite çağına geldiğimde babam başka bir şehirde okumama izin vermediği için “yanınızda okursam intihar ederim” tehdidiyle babamı ikna edip Eskişehir’de okudum ben. Fakat ilk zamanlarda okula giden otobüs durağına yürümeye bile korktum. Dış dünyaya adapte olmam her ne kadar benim için zor olsa da iyi ki ailemden uzakta okudum. Çünkü hem ayaklarımın üzerine sağlam basmayı hem de güçlükler karşısında sağlam kalmayı bu şekilde öğrendim. Sonra da zaten hayat şartları karşısında cesur adımlar attıkça, yani ideallerim ve amaçlarım için mücadele ettikçe daha da güçlü bir kadın oldum diye düşünüyorum..

 

On parmağınızda on marifet misali bunca yoğun tempoya bir de yazarlığı dahil ettiniz. Kitap yazma fikri nasıl oluştu? Ailede edebiyatçı var mı?  yani genlerden gelen bir özellik mi?

 

Ailemde yazar yok. Kitap yazma fikrim de yoktu aslında. Çünkü yoğun bir tempodayım. Müzik var, bateri var, şarkı söylemek var, spor var, hepsinden önemlisi yoğun bir işim var.

 

3 – 4 yıl kadar önce bir arkadaşım bana bir kitap hediye etti. “Keşke kadın olsam” diye bir kitaptı.  Yazarı Aykut Öğüt. Bu kitabı iki günde bitirdim. Bence yazarın bizim gibi güçlü kadınlar hakkında hiç fikri yoktu. Hep ezik kadınlardan bahsediyordu. Kadınların erkekler olmadan kendilerini yarım gibi hissettiklerini, hayatlarını onlar için feda ettiklerinden bahsediyordu. Ben bunu okudukça ona cevap veresim geldi. 

 

Bu yazarın bir arkadaşımın tanıdığı olduğunu öğrenince, arkadaşımdan rica ettim. Ben bir mail yazacağım, arkadaşım da yazara gönderecekti. Ama yazdım yazdım bitmiyor. Sayfalar dolusu bir yazı oldu. Sonra dedim ki “Neden ben kitap yazmıyorum?”. 

 

Güzel, alımlı, bakımlı ve birçok insanın olmak istediği yüz ve fiziğe sahip bir insansınız. Sizin için “erkek gibi kadın” derken sanırım karakterinizi, ciddi yapınızı kastediyorlar. “Dominant yapı” benzetmeleri de yapılıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? 

 

 Ben güzel ve bakımlı olmayı bilen ve çok da seven bir kadınım evet… Fiziken birçok insanın olmak istediği bir noktadayım fakat hayatım sadece buna odaklı değil. Öncelikle güzel bir yüz ve fizik, bir yere kadar önemlidir. İçi boş güzellikten nefret ederim. Evet fiziğime çok önem veriyorum fakat hayatımın diğer değerlerine de çok emek verdim ben. Özellikle mesleğim başta olmak üzere yapmak istediğim her türlü aktivasyon ve hobi için çok çabaladım ve çok okudum. Merak ettiğim her şeyi öğrenmek için de çok zaman harcadım. Hiç boş oturmadım..

 

Tüm bunlara rağmen marjinal ve güzel bulunan dış görüntüm ve biraz da sempatik tavrım nedeniyle bir dönem bazı insanların ciddiye alamadığını gördüm. 

 

Bizim ülkede güzelsen ve sempatiksen başarın çok kabul görmüyor ilk etapta. Çünkü hobileriyle de ön plana çıkan ve güzel addedilen bir kadın doktorun aynı zamanda mesleki başarı gösteremeyeceğini düşünüyor insanlar. Fakat insanlar beni işimi yaparken ya da daha yakından tanıdıklarında duruşumdaki hafif sert, keskin ve ciddi tavıra şaşırırlar ve çok da dile getirirler bunu.. 

 

Özellikle işim söz konusu olduğunda ben pek de minnoş bir karakter değilim. Renkli bir yapım olsa bile işimi yaparken pür dikkat çalışırım. Çevrem ise benim genelde dominant ve gölgesi ağır bir karakter olduğumu söyler. Ama hayatın eğlenceli tarafını da sonuna kadar yaşarım. Her şey yerinde lazım bence. Yani denge lazım..

 

Kitabınızda nelerden bahsediyorsunuz, odak noktası kadınlar mı ? 

 

Kitabımda hem kendi yaşamımdan hem de daha çok kadınlar olmak üzere dinlediğim hastalarımın öykülerinden bahsederek toplumsal bir analiz yaptım ve okuyuculara naçizane önerilerde bulundum..

 

7 yıl Adana Ruh Sağlığı Hastanesi acil psikiyatri ve 3 yıl da taciz ve tecavüz nedenli devlet himayesinde olan kızların bulunduğu yurtta doktorluk yaptım ben. İnsana çok dokunan gerçek hikayeler dinledim, tanık oldum. Bu süreçte ve de toplamda 20 yıldır hem medikal estetik hekimliği hem de aynı zamanda yaşam koçluğu da yaptığım için karakter ve toplumsal analiz konusunda iyi olduğumu düşünüyorum. Pek çok insan bana kendi sorunlarını anlatmayı sever. Bu şekilde tabi pek çok da hikaye biriktirdim beynimde..

 

Kendi yaşamımdan neden bahsettiğime gelince; dışardan görünen enerjik ve pozitif duruşum nedeniyle herkes beni inanılmaz olanaklar içinde ve pamuklara sarılı bir hayat yaşadığımı zanneder. Hâlbuki büyük imkanlarla ve sevgi dolu büyümedim ben hiç. Hatta çoğu zaman baskı, kısıtlama ve engellemeler içinde büyüdüm ben. Bu durum ben “erkek gibi” oldukça değişti. Mizacım sertleştikçe yani erkekleştikçe, hiç kimse bana baskı kurmaya cesaret edemedi. Bu bana tam da istediğim özgürlüğümü verdi işte. Trajikomik bir durum bence bu.. Halbuki böyle değildim ben. Bateri çalmam dışında erkeksi bir yanım yoktu. Fakat  bir yanılsama olmasın, bence erkeklerin olamadığı bir erkeklikten bahsediyorum burada.. Yani önce insan olmaktan sonra da cinsiyetlerin gerçek sorumluluklarından bahsediyorum..

 

Bir erkek bunları gerçekleştiremediğinde onun da sorumluluğunu kadın üstleniyor. Haliyle kadın artık “erkek gibi” olmaya başlıyor.. İşte kitabımda genel olarak bunları anlattım.. Hem kadınların hem de erkeklerin nasıl güçlü bir insan haline dönüşebileceğini anlatmaya çalıştım..Tabi anlattığım konular her ne kadar ciddi olsa da çoğunlukla esprili bir dille yazdım.. Zira toplumumuzda kitap okuma oranı oldukça düşük.. Dolayısıyla sıkılmadan ve gülümseyerek okunması için böyle bir dil kullandım.

 

Kitabın adının yanlış anlaşılmalara yol açabileceğini düşündünüz mü?

 

Kesinlikle evet.. Cinsiyet değiştireceğimle ilgili şüpheye düşenler bile oldu aslında, ama cinsiyet değiştirmek gibi bir niyetim yok.. Kadın olmaktan gayet memnunum.. Fakat ne kadar yanlış anlaşılmalara neden olursa olsun kitabımı okuyanların erkeklik ve kadınlıkla veya toplumsal iletişimimizle, ilişkilerimizle alâkalı çok manidar konuları bambaşka açılardan göreceklerine eminim..

 

Üç yıldır üzerinde uğraştığım bu kitabımla birlikte benim niye bu kadar deli ve aykırı olduğumu, niye bu kadar sivri dilli olduğumu, niye durursam öleceğimi zannettiğim oldukça hareketli ve tempolu bir yaşantı seçtiğimi, ama en önemlisi de her ne kadar dış görüntümle güzelliğime her zaman düşkün olsam da…  iş olarak kadınları güzelleştirmek ve mutlu etmek istediğim bu mesleği seçsem de, neden zamanla içten içe erkekleştiğimi anlatmaya çalıştım bu kitabımda.. Erkek olmaya mecbur bırakıldığım uzun ince yolumu özetledim..

 

Yani bir yerde kadınları “erkek gibi” olmaya çevre mi zorluyor? 

 

Evet bir bakıma öyle tabi..Bir kadın kendi idealleri için ve amaçları doğrultusunda sağlam bir şekilde ve özgürce yaşamak istiyorsa hayat daha çok mücadele ile geçiyor..Yani benim için öyle oldu..Tabi bu mücadele içinde geçen süreç,haliyle beni dönüştürdü..Hayatım boyunca yeri geldi ben babam oldum, ben kocam oldum, sevgilim oldum..Yani ben bir erkek oldum.. Şimdilerde ben artık çok daha özgür ve bağımsızım. Daha sarsılmazım, daha sivriyim, hırçınım, hatta duygusuz ve daha düzüm erkek gibi.. Ama bir farkla ..Ben zararsızım ve hepsinden önemlisi insanlığımı kaybetmedim.. Hâlâ insanım.. Bu çok önemli..

 

Kitabınızı annenize ithaf etmenizin nedeni nedir? 

 

Bu kitabı ben  erkeklere, her açıdan güçlü bulduğum kadınlara ve evet en çok da anneme ithaf ediyorum.. Annem maddi manevi kısıtlı ve zorlu bir yaşam geçirmiş ama bunlardan hiç şikayet etmeden gerçekten de çok çalışmış ve ayakta kalmayı başarmış bir kadındır.. En şaşırdığım tarafı ise insan sevgisini hiç kaybetmemiş bir kadın o.. Asıl gücü de işte orada.. Bu konulara kitabımda ayrıntıyla yer verdim..

 

Kitabınız yaklaşık bir ay kadar önce kitap severler ile buluştu. Aldığınız ilk tepkiler nedir? 

 

Kadınlardan da erkeklerden de yoğun bir ilgi gördü kitabım. Bundan çok mutluyum. Aldığım tepkiler çok güzel. İnsanlar kitaptaki hikayelerin bazılarında kendilerini bulduklarını söylüyorlar. Çünkü benim anlattıklarım senaryo değil hayattan gerçek kesitler sundum. Tüm okurlarıma teşekkür ediyor, kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.