Dr. Ahmet Suntur, “Hiç kimse TTB’yi itibarsızlaştıramaz”

SAĞLIK 24.11.2023 - 07:22, Güncelleme: 24.11.2023 - 07:22 629+ kez okundu.
 

Dr. Ahmet Suntur, “Hiç kimse TTB’yi itibarsızlaştıramaz”

Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ahmet Suntur, TTB’nin 6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde hekimlerin örgütlü sesi, demokratik meslek örgütü olduğunu söyleyerek “TTB’ye uygulanan hukuk dışı davaname biran önce geri çekilmelidir” dedi.

  Adana Şehir Hastanesi Başhekimlik önünde biraraya gelen Adana Tabip Odası ile SES Yönetici ve üyeleri burada basın açıklaması yaparak hukuk mücadelelerini sürdüreceklerini dile getirdiler.   DR. SUNTUR, “TTB İLE KAMUSAL NİTELİK KAZANDIRILMIŞTIR” KESK, EMEP ve BES yönetici ve üyelerinin katılarak destek verdiği ortak açıklamayı okuyan Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ahmet Suntur, “Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey (TTB-MK) üyelerinin görevden alınmasına yönelik davanamenin son duruşması 10 Kasım 2023’de görüldü.  Yeni duruşma tarihi, 30 Kasım olarak belirlendi.  Mahkeme hâkiminin usul ve belge eksikliğini gerekçe göstererek bu kadar kısa süreye ertelemesi olağan uygulamaların dışında olup karar duruşması olma ihtimalini yükseltmektedir. TTB; Anayasal güvencesi olan, 6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde hekimlerin örgütlü sesi, demokratik meslek örgütüdür. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında vurguladığı gibi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının işlevi sadece meslektaşlar arasındaki ilişkileri düzenlemekle sınırlı değildir. Bu kuruluşlara çoğulcu demokratik ortamın gelişimine ilişkin rollerinin önemi nedeniyle kamusal nitelik kazandırılmıştır. TTB kanununda yer alan “amaç dışı faaliyet” vurgusu 12 Eylül darbesi sonucu getirilmiş meslek örgütlerini zapturapt altına almayı hedefleyen, otoriter anlayışların yansımalarıdır.” EMEK DEMOKRASİ GÜÇLERİNE MÜTEŞEKKİRİZ Hekimliğin insanlık tarihi kadar eski olmasının yanında evrensel bir meslek olduğunun altını çizen Dr. Suntur, “Hekimliğin ilkeleri eski çağlara kadar gider, ama bir o kadar da günceldir. Savaşa, çatışmalara, insana zarar veren, insan eliyle gerçekleştirilen her türlü olağandışı duruma karşı durmak ve barış dilini kullanmak hekimlerin etik görevidir. TTB yöneticileri 12 Eylül’den bu yana birçok hukuk dışı uygulamalardan nasibini almış, değişik dönemlerde yaptıkları açıklamalar nedeniyle yargılanmışlardır. 1985’de dönemin TTB Başkanı Nusret Fişek’in “ölüm cezası hekimlik mesleği ile bağdaşmaz”, 2001 TTB-Yüksek Onur Kurulu’nun "Bilinci açık olan bir açlık grevcisinin zorla beslenmesi hem uluslararası hekimlik değerlerine aykırıdır”,  2018 yılında dönemin TTB-Merkez Konseyi tarafından “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklamaları bunlara örnektir. Bu tarihi yargılanmalarda TTB; barışı, demokrasiyi, sağlıklı yaşam hakkını, mesleğin evrensel etik değerlerini savunarak bu davaların hukuksuzluğunu ortaya çıkarmışlardır. TTB ve örgütsel bütünlüğü bu hukuk dışı baskı süreçlerini her daim dayanışma ve mücadele ile aşmıştır. Dün olduğu gibi bugün de tüm bu süreçlerde örgütümüzün en önemli gücü ve dayanağı hekimler ve onların meslek örgütü Tabip odalarıdır. Bizlerle birlikte dayanışma gösteren emek demokrasi güçlerine müteşekkiriz.” BAHANELER ÜRETİLİYOR Dr. Suntur, “30 Kasım’da görülecek davaname de TTB’nin maruz kaldığı tarihi davalardan bir tanesidir. TTB Başkanı’nın Adli Tıp Uzmanı olarak yaptığı açıklamalar bahane edilerek, somut hiçbir belge olmadan, tüm TTB-MK üyeleri görevden alınmak istenmektedir. Bu durum TTB örgütsel bütünlüğüne ve seçimle oluşan yapısına müdahale anlamına gelmektedir. Hukuki yönü olmayan bu davanın amacı; kamuoyu önünde hekimlerin örgütlü gücü TTB’yi itibarsızlaştırma, suçlu ilan etmek için algı yaratma ve yargı eliyle TTB’yi dizayn etmektir. Siyasi otorite, muhalif gördüğü kişi, kurum ve kuruluşlara sıklıkla yargı eliyle bu yöntemi uygulamakta hatta beğenmediği yargı kararları üzerinden yüksek yargı organlarını birbiriyle karşı karşıya getirmektedir. Bütün bunlar toplumun yargıya güvenini azaltmakta, kamuoyu vicdanında adalet duygusunu zedelemektedir. Bu davanamenin bir an önce geri çekilmesi ve TTB’nin demokratik yönetsel mekanizmalarına müdahalenin son bulmasını talep ediyoruz.” diye konuştu.   DOÇ. DR. ALİ İHSAN ÖKTEN, “TTB BAĞIMSIZ BİR KİTLE ÖRGÜTÜDÜR” Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin örgütsel bütünlüğüne yönelik yapılacak her türlü müdahaleyi kabul etmeyeceklerini ifade eden TTB 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, “Türk Tabipleri Birliği altı bin yirmi üç sayılı yasa ile kurulmuş anayasal mesleki ve demokratik bağımsız bir kitle örgütüdür. Mevcut gücünü iktidarlardan değil Tabip odalarından, hekimlerden, demokrasiden, hak, hukuk, adalet ve haktan alır. TTB: iyi, nitelikli, ücretsiz herkese eşit sağlık hizmeti istediği için, toplumsal koruyucu sağlık hizmetlerini öncelediği için, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesine karşı çıktığı için, şehir hastanelerine ödenecek miktarın ülkemizin ve çocuk geleceğini yirmi beş yıl ipotek altına aldığı için, almasına karşı çıktığı için, beş dakikada bir muayenenin hasta ve hekim haklarına karşı olduğu için, hekimlerin ekonomik ve özlük haklarına sahip çıktığı için, tıp eğitiminin niteliksizleştirilmesine karşı çıktığı için, üniversitelerde bilimsel özgürlüğü ve özerkliği savunduğu için, performansa döner sermayeye çalışma barışının bozulmasına karşı çıktığı için, yeni bir proje olarak sunulan beyaz reformun aslında sağlıkta dönüşüm projesinin bir devamı olduğunu sağlık hizmetlerini daha da geriye götüreceğini belirttiği için bunlar olmaktadır. Türk Tabipleri Birliği'ne yapılacak herhangi bir müdahale demokrasiye, adalete, halkın sağlığına, hekim haklarına karşı yapılan bir müdahale olacaktır. Her şeye rağmen Türk Tabipleri Birliğinin başta merkez konseyi olmak üzere tüm organlarda görev alan heki söz konusu kısıtlılık, baskı, tehdit haklarında dava açılma, gözaltı ve tutuklamalara rağmen mesleğin etik ilkelerinden sapmadan hiçbir taviz vermeden doğruları savunmaya ve uygulamaya devam edecektir. Türk Tabipleri Birliği olmazsa sağlık demokraside özgür ve bilimsel düşüncede adalette halk sağlığı hakkı ve hekim haklarının da olmayacağını takdirlerinize sunarım.” şeklinde konuştu.   BELGİN IŞIK, “TTB’YE SAHİP ÇIKACAĞIZ” SES Adana Şube Eş Başkanı Belgin Işık ise “Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak bizler; yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü kaygısını taşıyan, her türlü darbe girişiminin karşısında olan tüm kesimleri üzerlerine düşen görevi yapmaya, demokratik haklarını kullanmaya, birlikte ve ortak mücadeleye çağırıyoruz. Bu baskıcı uygulamalara karşı, emeği, demokrasiyi, barışı, bilimin bağımsızlığını, bilim insanlarının ifade özgürlüğünü ve bunlarla yakından ilişkili halk sağlığını koruma mücadelesini TTB’ye sahip çıkarak sürdüreceğiz. Bu kapsamda 28 Kasım 2023 tarihinde yapacağımız basın açıklamasına ve 30 Kasım 2023 tarihinde yapılacak olan bu davanın duruşmasına herkesi bekliyoruz.” dedi.
Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ahmet Suntur, TTB’nin 6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde hekimlerin örgütlü sesi, demokratik meslek örgütü olduğunu söyleyerek “TTB’ye uygulanan hukuk dışı davaname biran önce geri çekilmelidir” dedi.

 

Adana Şehir Hastanesi Başhekimlik önünde biraraya gelen Adana Tabip Odası ile SES Yönetici ve üyeleri burada basın açıklaması yaparak hukuk mücadelelerini sürdüreceklerini dile getirdiler.

 

DR. SUNTUR, “TTB İLE KAMUSAL NİTELİK KAZANDIRILMIŞTIR”

KESK, EMEP ve BES yönetici ve üyelerinin katılarak destek verdiği ortak açıklamayı okuyan Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ahmet Suntur, “Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey (TTB-MK) üyelerinin görevden alınmasına yönelik davanamenin son duruşması 10 Kasım 2023’de görüldü.  Yeni duruşma tarihi, 30 Kasım olarak belirlendi.  Mahkeme hâkiminin usul ve belge eksikliğini gerekçe göstererek bu kadar kısa süreye ertelemesi olağan uygulamaların dışında olup karar duruşması olma ihtimalini yükseltmektedir. TTB; Anayasal güvencesi olan, 6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde hekimlerin örgütlü sesi, demokratik meslek örgütüdür. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında vurguladığı gibi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının işlevi sadece meslektaşlar arasındaki ilişkileri düzenlemekle sınırlı değildir. Bu kuruluşlara çoğulcu demokratik ortamın gelişimine ilişkin rollerinin önemi nedeniyle kamusal nitelik kazandırılmıştır. TTB kanununda yer alan “amaç dışı faaliyet” vurgusu 12 Eylül darbesi sonucu getirilmiş meslek örgütlerini zapturapt altına almayı hedefleyen, otoriter anlayışların yansımalarıdır.”

EMEK DEMOKRASİ GÜÇLERİNE MÜTEŞEKKİRİZ

Hekimliğin insanlık tarihi kadar eski olmasının yanında evrensel bir meslek olduğunun altını çizen Dr. Suntur, “Hekimliğin ilkeleri eski çağlara kadar gider, ama bir o kadar da günceldir. Savaşa, çatışmalara, insana zarar veren, insan eliyle gerçekleştirilen her türlü olağandışı duruma karşı durmak ve barış dilini kullanmak hekimlerin etik görevidir. TTB yöneticileri 12 Eylül’den bu yana birçok hukuk dışı uygulamalardan nasibini almış, değişik dönemlerde yaptıkları açıklamalar nedeniyle yargılanmışlardır. 1985’de dönemin TTB Başkanı Nusret Fişek’in “ölüm cezası hekimlik mesleği ile bağdaşmaz”, 2001 TTB-Yüksek Onur Kurulu’nun "Bilinci açık olan bir açlık grevcisinin zorla beslenmesi hem uluslararası hekimlik değerlerine aykırıdır”,  2018 yılında dönemin TTB-Merkez Konseyi tarafından “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklamaları bunlara örnektir. Bu tarihi yargılanmalarda TTB; barışı, demokrasiyi, sağlıklı yaşam hakkını, mesleğin evrensel etik değerlerini savunarak bu davaların hukuksuzluğunu ortaya çıkarmışlardır. TTB ve örgütsel bütünlüğü bu hukuk dışı baskı süreçlerini her daim dayanışma ve mücadele ile aşmıştır. Dün olduğu gibi bugün de tüm bu süreçlerde örgütümüzün en önemli gücü ve dayanağı hekimler ve onların meslek örgütü Tabip odalarıdır. Bizlerle birlikte dayanışma gösteren emek demokrasi güçlerine müteşekkiriz.”

BAHANELER ÜRETİLİYOR

Dr. Suntur, “30 Kasım’da görülecek davaname de TTB’nin maruz kaldığı tarihi davalardan bir tanesidir. TTB Başkanı’nın Adli Tıp Uzmanı olarak yaptığı açıklamalar bahane edilerek, somut hiçbir belge olmadan, tüm TTB-MK üyeleri görevden alınmak istenmektedir. Bu durum TTB örgütsel bütünlüğüne ve seçimle oluşan yapısına müdahale anlamına gelmektedir. Hukuki yönü olmayan bu davanın amacı; kamuoyu önünde hekimlerin örgütlü gücü TTB’yi itibarsızlaştırma, suçlu ilan etmek için algı yaratma ve yargı eliyle TTB’yi dizayn etmektir. Siyasi otorite, muhalif gördüğü kişi, kurum ve kuruluşlara sıklıkla yargı eliyle bu yöntemi uygulamakta hatta beğenmediği yargı kararları üzerinden yüksek yargı organlarını birbiriyle karşı karşıya getirmektedir. Bütün bunlar toplumun yargıya güvenini azaltmakta, kamuoyu vicdanında adalet duygusunu zedelemektedir. Bu davanamenin bir an önce geri çekilmesi ve TTB’nin demokratik yönetsel mekanizmalarına müdahalenin son bulmasını talep ediyoruz.” diye konuştu.

 

DOÇ. DR. ALİ İHSAN ÖKTEN, “TTB BAĞIMSIZ BİR KİTLE ÖRGÜTÜDÜR”

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin örgütsel bütünlüğüne yönelik yapılacak her türlü müdahaleyi kabul etmeyeceklerini ifade eden TTB 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, “Türk Tabipleri Birliği altı bin yirmi üç sayılı yasa ile kurulmuş anayasal mesleki ve demokratik bağımsız bir kitle örgütüdür. Mevcut gücünü iktidarlardan değil Tabip odalarından, hekimlerden, demokrasiden, hak, hukuk, adalet ve haktan alır. TTB: iyi, nitelikli, ücretsiz herkese eşit sağlık hizmeti istediği için, toplumsal koruyucu sağlık hizmetlerini öncelediği için, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesine karşı çıktığı için, şehir hastanelerine ödenecek miktarın ülkemizin ve çocuk geleceğini yirmi beş yıl ipotek altına aldığı için, almasına karşı çıktığı için, beş dakikada bir muayenenin hasta ve hekim haklarına karşı olduğu için, hekimlerin ekonomik ve özlük haklarına sahip çıktığı için, tıp eğitiminin niteliksizleştirilmesine karşı çıktığı için, üniversitelerde bilimsel özgürlüğü ve özerkliği savunduğu için, performansa döner sermayeye çalışma barışının bozulmasına karşı çıktığı için, yeni bir proje olarak sunulan beyaz reformun aslında sağlıkta dönüşüm projesinin bir devamı olduğunu sağlık hizmetlerini daha da geriye götüreceğini belirttiği için bunlar olmaktadır. Türk Tabipleri Birliği'ne yapılacak herhangi bir müdahale demokrasiye, adalete, halkın sağlığına, hekim haklarına karşı yapılan bir müdahale olacaktır. Her şeye rağmen Türk Tabipleri Birliğinin başta merkez konseyi olmak üzere tüm organlarda görev alan heki söz konusu kısıtlılık, baskı, tehdit haklarında dava açılma, gözaltı ve tutuklamalara rağmen mesleğin etik ilkelerinden sapmadan hiçbir taviz vermeden doğruları savunmaya ve uygulamaya devam edecektir. Türk Tabipleri Birliği olmazsa sağlık demokraside özgür ve bilimsel düşüncede adalette halk sağlığı hakkı ve hekim haklarının da olmayacağını takdirlerinize sunarım.” şeklinde konuştu.

 

BELGİN IŞIK, “TTB’YE SAHİP ÇIKACAĞIZ”

SES Adana Şube Eş Başkanı Belgin Işık ise “Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak bizler; yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü kaygısını taşıyan, her türlü darbe girişiminin karşısında olan tüm kesimleri üzerlerine düşen görevi yapmaya, demokratik haklarını kullanmaya, birlikte ve ortak mücadeleye çağırıyoruz. Bu baskıcı uygulamalara karşı, emeği, demokrasiyi, barışı, bilimin bağımsızlığını, bilim insanlarının ifade özgürlüğünü ve bunlarla yakından ilişkili halk sağlığını koruma mücadelesini TTB’ye sahip çıkarak sürdüreceğiz. Bu kapsamda 28 Kasım 2023 tarihinde yapacağımız basın açıklamasına ve 30 Kasım 2023 tarihinde yapılacak olan bu davanın duruşmasına herkesi bekliyoruz.” dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.