Türkiye Çölleşiyor

GÜNDEM 18.06.2021 - 08:08, Güncelleme: 29.09.2023 - 04:46 2149+ kez okundu.
 

Türkiye Çölleşiyor

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Yaşam üreten toprağın oluşması binlerce yıl sürüyor. Dünya yüzeyinde her yıl 24 milyar ton toprak; erozyon, çölleşme, kuraklık, iklim değişikliği ve diğer sebeplerden dolayı kaybediliyor. 24 milyar ton toprak kaybedilmesi, her yıl 1,2 milyar insanı yani her yıl Türkiye nüfusunun yaklaşık 14 katı kadar insanı etkiliyor. Unutmayalım ki toprak, kaybetmeyi göze alınamayacak kadar kıymetli bir varlıktır” dedi. Bayraktar, her geçen yıl artarak devam eden arazi bozunumunu önlemek ve toprağı korumak için küresel boyutta önlemler alınması gerektiğine dikkati çekerek 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde farkındalığın daha da artması gerektiğini bildirdi. Çölleşmenin, iklim değişikliği ve insan faaliyetleri gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanan arazi tahribatı olduğunu belirten Bayraktar, “Çölleşmeyle mücadele de yerelden küresele topyekûn bir iş birliği gerekiyor. Yaşamın kaynağı olan toprak ve su, tüm canlıları barındıran, besleyen ve onlara yaşama imkânı veren kaynaklardır. Bu kaynakların ne yazık ki hızla yaşlanan ve kirlenen dünyamızda sınırsız ve tükenmez olmadığını bilmemiz lazım” dedi. “Türkiye Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ni 1998 yılında kabul etti” Bayraktar, dünyanın ortak sorunu olan iklim değişikliği ve insan etkileri de dâhil tüm etkenler sonucunda oluşan çölleşme ile kuraklığa karşı ortak bir mücadele geliştirmek için Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ‘Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’nin 17 Haziran 1994 tarihinde kabul edildiğini ve Türkiye’nin de bu sözleşmeyi 1998 yılında imzaladığını hatırlattı. “Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi verilerine göre dünya üzerinde bulunan kurak alanların yaklaşık yüzde 70’i hâlihazırda tahribata uğramıştır” diyen Bayraktar, şöyle devam etti: Çölleşme veya arazi tahribatı nedeniyle her yıl yaklaşık 24 milyar ton üst toprak tabakası kaybolmaktadır. Bu durum, yaklaşık 1,2 milyar insanı doğrudan etkilemekte ve 135 milyon insan ciddi risk altına girmektedir. Yaklaşık 10 milyon kadar insan çölleşme veya arazi tahribatı nedeniyle yaşadıkları bölgeleri terk ederek göç etmek durumunda kalmıştır. Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu Akdeniz Bölgesi’nde ise tropik ve subtropik bozkır ekosistemleri önemli ölçüde risk altındadır. Dünya üzerindeki toprakları genişletmek ya da su kaynaklarını artırmak mümkün olmadığına göre bize düşen görev, bu kaynakları kirletmeden, yok etmeden, verimli ve sürdürülebilir bir şekilde kullanarak gelecek nesillere, temiz ve verimli olarak bırakmaktır.” “Her geçen gün artan nüfus doğal kaynaklara talebi artırmakta ve çölleşmeye neden olmaktadır” Ülkemizde tabii çöl bulunmadığını ancak coğrafi konum, iklim, topografya ve toprak şartları göz önüne alındığında ülkenin arazi tahribatına ve kuraklığa karşı hassasiyetinin arttığını belirten Bayraktar, “Bu durum çölleşme ve kuraklıktan en fazla etkilenen ülkeler arasında yer almamıza sebep olmaktadır. Ülkemizdeki çölleşmenin başlıca sebepleri toprak erozyonu, hatalı tarım uygulamaları ve arazi kullanımı, hatalı sulama teknikleri sonucu tuzlanma, bitkilerin yetişmesini engelleyen tuzlu, jipsli ve aşırı alkali reaksiyon gösteren ana materyaller, ormansızlaşma, aşırı otlatma ve üst toprağın kirlenmesi olarak bilinmektedir. Ayrıca her geçen gün artan nüfus doğal kaynaklara talebi artırmakta ve çölleşmeye neden olmaktadır” dedi. “Arazi bozulumu çölleşmeye yol açmaktadır” Bayraktar, Türkiye’nin yüzde 22,5’i yüksek çölleşme, yüzde 50,9’unun ise orta düzeyde çölleşme hassasiyetine sahip olduğunu vurgulayarak, “Ekolojik olarak hassas olan alanlarımızda bitki örtüsünün tahribiyle tabii dengenin bozulması, toprak ve ana materyalin aşınmasına yol açmaktadır. Bu durum Türkiye’nin bütün bölgelerinde, arazi bozulumu dolayısıyla çölleşmeye yol açmaktadır” diyerek, şu bilgileri aktardı: “Türkiye topraklarının toplam alanının yüzde 46’sı yüzde 40’tan fazla eğime, yüzde 62,5’ten fazlası da yüzde 15’in üzerinde eğime sahiptir. İklimi, topoğrafyası, toprak özellikleri ve sosyo-ekonomik şartlarına paralel olarak da orman, mera ve tarım alanlarında ciddi bir erozyon sorunu yaşanmaktadır. Arazi kullanımının büyük bölümünü oluşturan tarım arazilerinin yüzde 59’u, meraların yüzde 64’ü, orman arazilerinin yüzde 54’ü çeşitli şiddette erozyona maruz kalmaktadır. Ülkemizde meydana gelen toprak kayıplarında; yüzde 14,26 yağış, yüzde 3,36 toprak, yüzde 47,55 topoğrafya ve yüzde 34,82 bitki örtüsü etkili olmaktadır. Arazi kullanımı açısından değerlendirdiğimizde ise ülkemizde yer değiştiren toprağın yüzde 38,71’i tarım, yüzde 4,17’si orman ve yüzde 53,66’sı da meralarda meydana gelmektedir. Türkiye orman varlığı 22 milyon 740 bin 297 hektar ile ülke yüzölçümünün yüzde 29’udur. Bu alan içerisinde normal kapalı orman alanı 13 milyon 83 bin 510 hektar ile toplam ormanlık alanının yüzde 58’ini, boşluklu kapalı orman alanı ise 9 milyon 659 bin 787 hektar ile toplam ormanlık alanın yüzde 42’sini oluşturmaktadır. Son yıllarda orman alanlarımızda artış olsa da küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin tahribatı göz önüne alındığında bu alanları daha da artırmak gerekiyor.”  

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar, “Yaşam üreten toprağın oluşması binlerce yıl sürüyor. Dünya
yüzeyinde her yıl 24 milyar ton toprak; erozyon, çölleşme, kuraklık, iklim değişikliği ve
diğer sebeplerden dolayı kaybediliyor. 24 milyar ton toprak kaybedilmesi, her yıl 1,2
milyar insanı yani her yıl Türkiye nüfusunun yaklaşık 14 katı kadar insanı etkiliyor.
Unutmayalım ki toprak, kaybetmeyi göze alınamayacak kadar kıymetli bir varlıktır”
dedi.
Bayraktar, her geçen yıl artarak devam eden arazi bozunumunu önlemek ve
toprağı korumak için küresel boyutta önlemler alınması gerektiğine dikkati çekerek 17
Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde farkındalığın daha da
artması gerektiğini bildirdi.
Çölleşmenin, iklim değişikliği ve insan faaliyetleri gibi çeşitli faktörlerden
kaynaklanan arazi tahribatı olduğunu belirten Bayraktar, “Çölleşmeyle mücadele de
yerelden küresele topyekûn bir iş birliği gerekiyor. Yaşamın kaynağı olan toprak ve
su, tüm canlıları barındıran, besleyen ve onlara yaşama imkânı veren kaynaklardır.
Bu kaynakların ne yazık ki hızla yaşlanan ve kirlenen dünyamızda sınırsız ve
tükenmez olmadığını bilmemiz lazım” dedi.
“Türkiye Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ni 1998 yılında kabul etti”
Bayraktar, dünyanın ortak sorunu olan iklim değişikliği ve insan etkileri de dâhil
tüm etkenler sonucunda oluşan çölleşme ile kuraklığa karşı ortak bir mücadele
geliştirmek için Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ‘Çölleşme ile Mücadele
Sözleşmesi’nin 17 Haziran 1994 tarihinde kabul edildiğini ve Türkiye’nin de bu
sözleşmeyi 1998 yılında imzaladığını hatırlattı.
“Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi verilerine göre dünya
üzerinde bulunan kurak alanların yaklaşık yüzde 70’i hâlihazırda tahribata uğramıştır”
diyen Bayraktar, şöyle devam etti:

Çölleşme veya arazi tahribatı nedeniyle her yıl yaklaşık 24 milyar ton üst
toprak tabakası kaybolmaktadır. Bu durum, yaklaşık 1,2 milyar insanı doğrudan
etkilemekte ve 135 milyon insan ciddi risk altına girmektedir. Yaklaşık 10 milyon
kadar insan çölleşme veya arazi tahribatı nedeniyle yaşadıkları bölgeleri terk ederek
göç etmek durumunda kalmıştır.
Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu Akdeniz Bölgesi’nde ise tropik ve
subtropik bozkır ekosistemleri önemli ölçüde risk altındadır. Dünya üzerindeki
toprakları genişletmek ya da su kaynaklarını artırmak mümkün olmadığına göre bize
düşen görev, bu kaynakları kirletmeden, yok etmeden, verimli ve sürdürülebilir bir
şekilde kullanarak gelecek nesillere, temiz ve verimli olarak bırakmaktır.”
“Her geçen gün artan nüfus doğal kaynaklara talebi artırmakta ve
çölleşmeye neden olmaktadır”
Ülkemizde tabii çöl bulunmadığını ancak coğrafi konum, iklim, topografya ve
toprak şartları göz önüne alındığında ülkenin arazi tahribatına ve kuraklığa karşı
hassasiyetinin arttığını belirten Bayraktar, “Bu durum çölleşme ve kuraklıktan en fazla
etkilenen ülkeler arasında yer almamıza sebep olmaktadır. Ülkemizdeki çölleşmenin
başlıca sebepleri toprak erozyonu, hatalı tarım uygulamaları ve arazi kullanımı, hatalı
sulama teknikleri sonucu tuzlanma, bitkilerin yetişmesini engelleyen tuzlu, jipsli ve
aşırı alkali reaksiyon gösteren ana materyaller, ormansızlaşma, aşırı otlatma ve üst
toprağın kirlenmesi olarak bilinmektedir. Ayrıca her geçen gün artan nüfus doğal
kaynaklara talebi artırmakta ve çölleşmeye neden olmaktadır” dedi.
“Arazi bozulumu çölleşmeye yol açmaktadır”
Bayraktar, Türkiye’nin yüzde 22,5’i yüksek çölleşme, yüzde 50,9’unun ise orta
düzeyde çölleşme hassasiyetine sahip olduğunu vurgulayarak, “Ekolojik olarak
hassas olan alanlarımızda bitki örtüsünün tahribiyle tabii dengenin bozulması, toprak
ve ana materyalin aşınmasına yol açmaktadır. Bu durum Türkiye’nin bütün
bölgelerinde, arazi bozulumu dolayısıyla çölleşmeye yol açmaktadır” diyerek, şu
bilgileri aktardı:
“Türkiye topraklarının toplam alanının yüzde 46’sı yüzde 40’tan fazla eğime,
yüzde 62,5’ten fazlası da yüzde 15’in üzerinde eğime sahiptir. İklimi, topoğrafyası,
toprak özellikleri ve sosyo-ekonomik şartlarına paralel olarak da orman, mera ve
tarım alanlarında ciddi bir erozyon sorunu yaşanmaktadır.
Arazi kullanımının büyük bölümünü oluşturan tarım arazilerinin yüzde 59’u,
meraların yüzde 64’ü, orman arazilerinin yüzde 54’ü çeşitli şiddette erozyona maruz
kalmaktadır.
Ülkemizde meydana gelen toprak kayıplarında; yüzde 14,26 yağış, yüzde 3,36
toprak, yüzde 47,55 topoğrafya ve yüzde 34,82 bitki örtüsü etkili olmaktadır.
Arazi kullanımı açısından değerlendirdiğimizde ise ülkemizde yer değiştiren
toprağın yüzde 38,71’i tarım, yüzde 4,17’si orman ve yüzde 53,66’sı da meralarda
meydana gelmektedir.
Türkiye orman varlığı 22 milyon 740 bin 297 hektar ile ülke yüzölçümünün
yüzde 29’udur. Bu alan içerisinde normal kapalı orman alanı 13 milyon 83 bin 510
hektar ile toplam ormanlık alanının yüzde 58’ini, boşluklu kapalı orman alanı ise 9
milyon 659 bin 787 hektar ile toplam ormanlık alanın yüzde 42’sini oluşturmaktadır.
Son yıllarda orman alanlarımızda artış olsa da küresel ısınmanın ve iklim
değişikliğinin tahribatı göz önüne alındığında bu alanları daha da artırmak gerekiyor.”

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.