Fatma Can, Kozmos İle Bir Olmak

KÜLTÜR 13.08.2021 - 23:40, Güncelleme: 29.09.2023 - 04:46 2449+ kez okundu.
 

Fatma Can, Kozmos İle Bir Olmak

KOZMOS İLE BİR OLMAK Bu gezegenin insanı olarak tüm atomlarımıza kadar kozmosun temel parçası olduğumuz gerçeğini özellikle bu dönemde hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum.     Dünya, tüm evren, kainattaki bütün sistemler, özetle her şey sırasıyla yaratıldıktan sonra, en son ‘’insan’’ yaratılmıştır. İnsan, kozmos ile senkronize bir halde yaşamını sürdürmektedir. Bilsek de bilmesek de fark etsek de fark edemesek de bu böyledir.  Tüm bilgiler, ilimler, beden ve ruhlarımızın şifası, tüm sıkıntılarımızın devası ve sahi varoluşu hakikatinin tüm sırları insanın içinde gizlidir. İnsanoğlu muazzam bir donanıma sahip ve tüm hakikatin aslında ta kendisidir. Zerresin ama kainata gebesin der erenler. Tam burada Hz. Ali’nin sözünü hatırlamakta da yarar olacaktır kanaatimce. Hz. Ali: "Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir." der. Evet, insan küçük bir âlemdir esasında. Âlemin küçültülmüş bir misalidir diye de tarif edebiliriz. Kâinatta ne varsa, Allah insanın hakikatine onu öz olarak yerleştirmiştir. Âlemde ne varsa, insanda nümunesi vardır. Kâinat küçültülse insan, insan büyültülse bir kâinat olur.   İşte tam da bu yüzden kozmosla aramızda muazzam bir senkronizasyon mevcuttur. Bu senkronun en güzel, en verimli, en gizemli vakitlerinden biri de gece saat 03.00 civarıdır. Gece saat 03.00’de akış muazzamdır; bereket, şifa, tövbe, tefekkür, dua, ibadet vb çalışmalar için en güzel zamandır. Dua kapılarının açık olduğu zamanlar diye de tarif edilir. Bu saati değerlendirebildiğimizde en yüksek verimi elde ederiz. Tövbe edildiğinde tövbelerinin kabul olduğu, istiğfar edildiğinde istiğfarının kabul olduğu, namazın daha huşuyla kılınabildiği, secdenin anlamının, değerinin hissedilebildiği ne güzel bir zaman dilimidir bu. Yogiler buna “Brahma Muhurta” der. Türkçe manasında bu “Yaradanın Saati” anlamına gelmektedir.   Amerika Birleşik Devletleri’nde Tennessee’de bir Ağustos böceğinden söz edilir. 17 yılda bir uyanırmış bu Ağustos böceği. Herhangi bir çalar saat vs. kullanmadan, tam 17 yıl sonra uyanıyorlar, besleniyorlar, ürüyorlar ve tekrar uyuyorlar.  Bu işleyiş, düzenli olarak bu şekilde kendini devam ettiriyor. Aynı durum uyuyan ayılar için de geçerli,   karıncalar içinde geçerli, mevsimlerin gelip geçmesi de yine bununla bağlantılı. Yani nasıl oluyor da bu canlılar, evrendeki tüm oluşumlar, hatta tüm doğa, gezegenle böylesine senkronize, tamamen uyum içinde!.. Ne muhteşem bi düzen.   Peki bizler ne yaptık ya da ne yapıyoruz? Maalesef bizler doğayla bağlantımızı kaybettik. Doğayla bağlantımızın kaybolması yaşamın ritmini de kaybettiğimiz anlamına geliyor maalesef. Ve biz bunun hala farkında değiliz. Senkronizasyonumuzu kaybettik ve artık bunun normal olduğuna inanır hale geldik, hatta kaybettiğimizin farkında olmadığımız gibi kaybettiğimiz şeyin kıymetinin büyüklüğünün de farkında değiliz. Bu Ağustos böcekleri, uyuyan ayılar, karıncalar gibi olamamamız için nasıl bir sebep olabilir? Kainata gebe insan, Yaradan’ın göz bebeği insan, onların yaptığını neden yapamaz? Yapamıyor? Bunu hiç düşündünüz mü, düşünmek ister misiniz? Ne yapabiliriz? Ne yapmalıyız?   Normalde, gece 23.00 ile 03.00 saatleri arasında tüm hormonal sistemimiz ile birlikte epifiz bezi de, en aktif dönemini tamamlamış oluyor. Yani gece 03:00 civarı melatonin, seratonin, DMT hormonları en yüksek seviyede uyarılmış olduğundan evrenin de enerji akışı olarak en uygun olduğu bu saatleri en güzel şekilde değerlendirmek gerek. Ne yapmak istiyorsanız onu yapın, gayretine girin, niyetine girin, eylemine geçin, mutlaka bir gün hepimiz uyanacağız. Gayretin dahi meyvesini toplamış olacağız ama bunun için disiplin, düzen, istikrar ve samimiyet gerekiyor. Özetle, bu kıymetli vakitleri değerlendirme alışkanlığı kazanarak frekanslarımızı yükseltmemiz bilincimizin açılmasına da sebep olacak.   Hakikate uyanabilmek, farkındalık elde edebilmek ve kendi mucizelerinizi yaşamak istiyorsanız sözün özü gece 03.00’de uyanık olup, özünüzle, Rabbinizle irtibata geçin ve kozmostaki döngüye kendinizi bırakın. Hepimize istediklerimizi elde etme imkânının verildiği, bolluğun bereketin şifanın aktığı bu saatlerde uyanık olmayı başardığımız ve bu kıymetli zaman dilimini duayla geçirdiğimiz gecelerin gündüzünde de fark edeceğiz ki her zamankinden daha dinç ve enerjiğiz.   Seçim bizim…

KOZMOS İLE BİR OLMAK

Bu gezegenin insanı olarak tüm atomlarımıza kadar kozmosun temel parçası olduğumuz gerçeğini özellikle bu dönemde hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum.  

 

Dünya, tüm evren, kainattaki bütün sistemler, özetle her şey sırasıyla yaratıldıktan sonra, en son ‘’insan’’ yaratılmıştır. İnsan, kozmos ile senkronize bir halde yaşamını sürdürmektedir. Bilsek de bilmesek de fark etsek de fark edemesek de bu böyledir.  Tüm bilgiler, ilimler, beden ve ruhlarımızın şifası, tüm sıkıntılarımızın devası ve sahi varoluşu hakikatinin tüm sırları insanın içinde gizlidir. İnsanoğlu muazzam bir donanıma sahip ve tüm hakikatin aslında ta kendisidir. Zerresin ama kainata gebesin der erenler. Tam burada Hz. Ali’nin sözünü hatırlamakta da yarar olacaktır kanaatimce.

Hz. Ali: "Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir." der.

Evet, insan küçük bir âlemdir esasında. Âlemin küçültülmüş bir misalidir diye de tarif edebiliriz. Kâinatta ne varsa, Allah insanın hakikatine onu öz olarak yerleştirmiştir. Âlemde ne varsa, insanda nümunesi vardır. Kâinat küçültülse insan, insan büyültülse bir kâinat olur.

 

İşte tam da bu yüzden kozmosla aramızda muazzam bir senkronizasyon mevcuttur. Bu senkronun en güzel, en verimli, en gizemli vakitlerinden biri de gece saat 03.00 civarıdır. Gece saat 03.00’de akış muazzamdır; bereket, şifa, tövbe, tefekkür, dua, ibadet vb çalışmalar için en güzel zamandır. Dua kapılarının açık olduğu zamanlar diye de tarif edilir. Bu saati değerlendirebildiğimizde en yüksek verimi elde ederiz. Tövbe edildiğinde tövbelerinin kabul olduğu, istiğfar edildiğinde istiğfarının kabul olduğu, namazın daha huşuyla kılınabildiği, secdenin anlamının, değerinin hissedilebildiği ne güzel bir zaman dilimidir bu. Yogiler buna “Brahma Muhurta” der. Türkçe manasında bu “Yaradanın Saati” anlamına gelmektedir.

 

Amerika Birleşik Devletleri’nde Tennessee’de bir Ağustos böceğinden söz edilir. 17 yılda bir uyanırmış bu Ağustos böceği. Herhangi bir çalar saat vs. kullanmadan, tam 17 yıl sonra uyanıyorlar, besleniyorlar, ürüyorlar ve tekrar uyuyorlar.  Bu işleyiş, düzenli olarak bu şekilde kendini devam ettiriyor. Aynı durum uyuyan ayılar için de geçerli,   karıncalar içinde geçerli, mevsimlerin gelip geçmesi de yine bununla bağlantılı. Yani nasıl oluyor da bu canlılar, evrendeki tüm oluşumlar, hatta tüm doğa, gezegenle böylesine senkronize, tamamen uyum içinde!.. Ne muhteşem bi düzen.

 

Peki bizler ne yaptık ya da ne yapıyoruz? Maalesef bizler doğayla bağlantımızı kaybettik. Doğayla bağlantımızın kaybolması yaşamın ritmini de kaybettiğimiz anlamına geliyor maalesef. Ve biz bunun hala farkında değiliz. Senkronizasyonumuzu kaybettik ve artık bunun normal olduğuna inanır hale geldik, hatta kaybettiğimizin farkında olmadığımız gibi kaybettiğimiz şeyin kıymetinin büyüklüğünün de farkında değiliz. Bu Ağustos böcekleri, uyuyan ayılar, karıncalar gibi olamamamız için nasıl bir sebep olabilir? Kainata gebe insan, Yaradan’ın göz bebeği insan, onların yaptığını neden yapamaz? Yapamıyor? Bunu hiç düşündünüz mü, düşünmek ister misiniz? Ne yapabiliriz? Ne yapmalıyız?

 

Normalde, gece 23.00 ile 03.00 saatleri arasında tüm hormonal sistemimiz ile birlikte epifiz bezi de, en aktif dönemini tamamlamış oluyor. Yani gece 03:00 civarı melatonin, seratonin, DMT hormonları en yüksek seviyede uyarılmış olduğundan evrenin de enerji akışı olarak en uygun olduğu bu saatleri en güzel şekilde değerlendirmek gerek. Ne yapmak istiyorsanız onu yapın, gayretine girin, niyetine girin, eylemine geçin, mutlaka bir gün hepimiz uyanacağız. Gayretin dahi meyvesini toplamış olacağız ama bunun için disiplin, düzen, istikrar ve samimiyet gerekiyor. Özetle, bu kıymetli vakitleri değerlendirme alışkanlığı kazanarak frekanslarımızı yükseltmemiz bilincimizin açılmasına da sebep olacak.

 

Hakikate uyanabilmek, farkındalık elde edebilmek ve kendi mucizelerinizi yaşamak istiyorsanız sözün özü gece 03.00’de uyanık olup, özünüzle, Rabbinizle irtibata geçin ve kozmostaki döngüye kendinizi bırakın. Hepimize istediklerimizi elde etme imkânının verildiği, bolluğun bereketin şifanın aktığı bu saatlerde uyanık olmayı başardığımız ve bu kıymetli zaman dilimini duayla geçirdiğimiz gecelerin gündüzünde de fark edeceğiz ki her zamankinden daha dinç ve enerjiğiz.

 

Seçim bizim…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.