Adalet Susarsa, Kim Konuşacak?
“Yoksa susalım mı…?
Elbette adalet konuşursa biz susarız,
Yok eğer adalet susacaksa biz konuşmaya başlarız…!”
Bazen kurmuş olduğumuz birkaç cümle koca bir toplumun ruh halini anlatıyor aslında. Bugün yaşadığımız çağda
ve mevcut toplumumuzun eğilim gösterdiği sistemde, en çok ihtiyaç duyduğumuz şey belki de “adaletin gür
sesi”. Ne kadar hoş geliyor kulağa değil mi? “Adaletin Gür Sesi!”. Çünkü adalet konuştuğunda, vicdanlar
sükûnete erer. İnsan susar, toplum dinlenir ve gözlerimizi kapattığımızda tıpkı bir ırmak kenarındaymışız gibi
şırıl şırıl huzur akar gönlümüzün en derinlerine. Zira herkes bilir ki adalet, haklının da haksızın da önünde aynı
teraziyi tutar.
Ama… ya adalet susarsa?
Ya o terazi eğrilirse ya da dili lal oluverirse? İşte o zaman toplumun dili çözülür. Çünkü adaletin sustuğu yerde
ya öfke yükselir ya da umutsuzluk çöker. Ve en tehlikelisi de adaletin olmadığı bir ortamda herkes kendi
adaletini yaratmaya kalkar. Ve sonuç; işte kaos böyle doğar.
Adalet, sadece mahkeme salonlarında aranacak bir şey değil. Evde, okulda, işyerinde, devlet dairesinde… her
yerde… Düşünün; küçücük dünyamız olan çekirdek aileden oluşan bir evin, bir odanın içinde bile zaman zaman
adaleti aradığımız anlar olmuyor mu? Hangi ortamda olursa olsun, insanların kalbini ve vicdanını ayakta tutan
en güçlü bağdır adalet. Eğer bu bağ koparsa güven duygusu yok olur. Güvenin olmadığı yerde ise ne huzur kalır
ne de umut.
Bugün yaşadığımız pek çok tartışmanın, kutuplaşmanın ve kırgınlığın temelinde aslında aynı soru yatıyor:
“Adalet bizim yanımızda mı?”
Bu sorunun cevabını net duyamadıkça sesler yükseliyor, kalemler yazıyor, meydanlar konuşuyor. Ya da bir
huzursuzluk ve umutsuzluktur kaplıyor gönülleri. Bazıları da bir cesaret diyerek çıkıyor yola… tek kalsam da az
olsak da -bir avuçsunuz, ne yapabilirsiniz? -hadi canım oradan, siz mi onlarla mücadele edeceksiniz (adalet(!)
dağıtıcılarına karşı…) deseler de… arayıştalar o yitiğimiz olan adaleti. Ebeveyn olan herkes bilir ki, her
oyuncak her yaş çocuğa uygun değildir. İşte tıpkı bu misal ile adalet dağıtma mekanizması da ehl-i
olmayanların elinde esir olunca… E tabi haliyle yaşına, zihnine ve kalbine uygun olmadığı için bu mekanizmayı
doğru bir şekilde kullanamıyor, kırıp döküyor ve eline yüzüne bulaştırmakla kalıyor. Peki ya sonrası…!
Evet sonuç olarak, adalet konuştuğunda elbet biz susarız, gönüller dinginleşir ve kalpler mutmain olur. Çünkü
biliriz ki “hak” yerini bulmuştur. Ama eğer adalet susarsa bizim susmamız da varoluş gayemize bir ihanettir.
Çünkü susmak, haksızlığa ortak olmaktır.
O halde bize düşen, sadece kendi hakkımız için değil… komşumuzun, öğrencimizin, işçimizin, hatta hiç
tanımadığımız insanların hakkı için bile ses çıkarmaktır. Adaletin dili sustuğunda, haklının dili olabilmektir.
Çünkü unutmayalım: Adalet bir gün herkese lazım olur.
Ömer KACAR
Eğitim Gücü Sen Merkezefendi İlçe Temsilcisi